Müslümanlar için hazırlanan sitenin tek amacı, adı islam olan dinlerin içinden gerçek dini almak gerisini çöpe atmaktır.
   
 
  TEK KAYNAK KURAN

İSLAM DİNİNİN ÖĞRENİLMESİ İÇİN KURAN'I TEK KAYNAK VE TEK REHBER OLARAK KABUL ETMEYEN KİŞİ VE MEZHEPLERİN İDDİALARI VE YAPTIKLARI ZARARLI ÖĞRETİNİN NETİCELERİ:

 

KÛR'AN'DAN MEALEN:

- Muhakkak ki, onların kıssalarında temiz akıl sâhipleri için bir ibret vardır. -Kur'an- uydurulacak bir söz değildir. Fakat o, kendisinden öncekileri tasdiktir. Ve her şeyin ayrıntılı olarak beyânıdır ve imân edecek olan bir kavim için bir hidâyettir ve bir rahmettir. 12/111

 

Peygamberin hadisleri adı altında Kuran'a bir rakip olarak uydurmuş oldukları rivayet iddialarını yuttura bilmek için İslam Dini adı altında ve aslında Kuran'daki İslam dini öğretisini engelleme çabalarına girişmiş olan Sünni Dini veya başka bir ifadeyle Rivayetler Dinini savunanlar ve bunların İleri gelen din önderleri iddialarını ispat açısından Kuran'dan bazı ayetleri veya iddialarının yanlışlığı anlaşılmasın diye bir ayetin tamamını değilde bazı cümlelerini delil göstermektedirler. Aldatma amaçlı olarak bazen sünnet ikinci kaynaktır demelerine rağmen, tüm sistemlerini sünnetin Kuran ayetlerini nesh yani iptal edebileceği esası üzerine inşa etmişlerdir. Bunu da açıkça ifade etmekten çekinmezler. İddialarına tipik bir örnek olmak üzere şöyle demektedirler:

"Teşride Sünnetin Konumu

"İslâmi yasamada birinci kaynak Kur'an-ı Kerim'dir. Sünnet ise ikinci kaynaktır. Çünkü sünnet, Kur'ân hükümlerini beyan edici, kapalılığını açıklayıcı, mutlakını özelleştirici, hüküm ve hedeflerini açıklayıcıdır. Allah Teâlâ (c.c.): "sana zikri ansanlara, kendilerine indirileni beyan etmen için inzal ettik. Umulur ki tefekkür ederler" Nahl 44 Ve,
"Kitabı ayrılığa düştükleri şeyleri kendilerine beyan etmenden ve inanan bir kavim için hidayet ve rahmetten gayrı bir şey için indirmedik." Nahl 64
Rasül (s.a.v.) tilâvet edilen vahiyle -ki O, Kur'ân-ı Kerim'dir- tahsis edildiği gibi, tilâvet olunmayan vahiyle -o da sünnettir- de tahsis edilmiştir. Ve ona tabi olmaktan asla geri durulamaz.
Allah. "O, hevasından konuşmaz. O'nun konuşması ancak, bildirilen bir vahiy iledir" Necm 3-4 buyuruyor. Ve (s.a.v.) de:
"Biliniz ki bana Kur'ân ve O'nunla birlikte bir benzeri verilmiştir" (Ebu Davud. Mikdad'dan rivayet etmiştir;...) buyuruyor. O da sünnettir.
Yine Allah Teâlâ (c.c.)
"Rasül size neyi verdiyse onu alınız ve size neden sakındırdıysa ondan da sakınınız" Haşr. 7. buyuruyor.
Allah, Kur'ân-ı Kerim'in pek çok ayetinde Rasül'e itaatı kendine itata yaklaştırıyor ve buyuruyor:
"Allah'a ve Rasül'e itaat ediniz. Umulur ki merhamet olursunuz" Âl-i İmran. 132.
O'na tabi oluşu, saf kalb ile teslimiyet ve boyun büküşle gerekli kılmakta ve şöyle buyurmakta der:
"Ey iman edenler! Sizi diriltmesi için çağırdıklarında Allah'a ve Resûl'üne icabet ediniz." Enfal 24.
O'na itaatı, Allah'a itaat, O'na uymayı Allah'a sevgi olarak ifade etmekte:
"Kim Rasül'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" Nisa. 80 ve, "De ki! Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olunuz. Böylece Allah sizi sever, günahlarınızı affeder. Allah ğafur ve rahimdir." Âl-i İmran 31. buyuruyor. Dahası, O'nun emrine muhalefetten sakındırarak:
"O'nun emrine aykırı gidenler, onlara dokunacak bir fitneden veya acıklı bir azaptan sakınsınlar." Nûr. 63. buyurur.
Her ne konuda olursa olsun Allah, Mü'minlerin kesin ve mutlak olarak O'na muhalefete asla müsamaha etmeyip:
"Allah ve Rasülü bir işte hüküm verdikten sonra hiçbir mü'min veya Mü'minenin işlerinde muhayyer kalması yakışık almaz," buyurmaktadır. (Ahzâp, 36.)
Sünnet, bir çok yönde Kur'ân'ı açıklamıştır. Aynı zamanda ibadet ve hükümlerin en güzelini de beyan etmiştir. Meselâ; Allah namazı (salat), vakitlerini, rükünlerini ve rekatlarının sayısını açıklamaksızın mü'minlere farz kıldı. Rasül de (s.a.v) bunları kendi namazıyla ve müslümanlara namazzın keyfiyetini öğreterek açıkladı. Ve,"Namaz (salat) kılışımı gördüğünüz gibi namaz kılınız." buyurdu. (Buhari. 1/125-126. Sündi haşiyeli.)
Yine Allah bütün hükümlerini (menasikini) açıklamadan haccı farz kıldı. Ama Rasül, (s.a.v.) bütün bu menasiki ve keyfiyetini beyanla şöyle buyurdu:
"Menasikinizi benden alınız." (Müslim. 2/943. İbni Abd'il Berr, Câmi'ul Beyan'il-İlm. 2/190)
Yine Allah, zekâtı da hangi hayvanlara, mallara ve ürüne düştüğünü açıklamadan farz kıldı. Bunun gibi zekâtın vacip olduğu ölçüyü de (nisabı) belirtmedi. Ve sünnet bütün bunları beyan etti.
Sünnet, kitabın nassa bağlamadığı, beyan etmediği ve kuvvetli nassın konulup, güçlü bir uygulamanın olmadığı konularda hüküm koyar. ehli merkeblerin, vahşi hayvanlardan bütün diş sahibi olanlarının haran kılınması, ve kadının teyzesi ve halası üzerine nikahlanmasının haram kılınması gibi... (Muhammed Hatib, Es'-Sünnetü Kable't Tedvini sh. 27. )
Kısacası, sünnet, önemli bir şer'i kaynaktır. O kitabın mislidir. Hüküm ve teşride eşit seviyede konumları vardır. Kitab, sünnetten ayrı olamıyacağı gibi, sünnet ve kitab da birbirinden hiçbir durumda ayrılamaz.
Bu konuda imam Şafii şunları söyler. "Allah'ın farzlarını kabul eden herkes Rasûlullah'ın (s.a.v.) sünnetini kabul eder. Allah'ın farzı insanların Rasûlüllah'a itaatını ve O'nun hükmüne bağlanmasını gerektirmektedir. Allah'ın Rasülüne itaatı farz kılışından dolayı kim Rasûlullah'tan (s.a.v.) bir hükmü kabullenirse O'nu Allah'dan (c.c.) kabullenmiş olur." (İmam Şafii: Er-Risale, sh. 33. )

"Sünnetin Hüccet Oluşu:

İslâm ulemasının tümü, sünnetin hüccet oluşu konusunda görüş birliği içindedirler.
Şevkâni şöyle der: "Sünnet-- mutahhara'nın hüccet oluşunun kesinliği ve islâmi teşri'de müstekil olması dini bir zorunluluktur. Buna islâmın tadına varmamış olanlardan başka kimse karşı çıkmaz. (İrşad'ül-Fuhul: Sh: 29.)
Kur'ân, sünet ve ümmetin icma'ı, sünnete tabi olmanın lüzumu üzerinde mutabıktır.
Allah (c.c.): "De ki eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı (zenb), yarlığasın." Ali İmrân: 31 Ve "EY iman edenler!Allah'a itaat ediniz. Rasüle itaat ediniz. Sizden olan ulûlemrede de. Bir işde ayrılığa düştüğünüzde onda Allah'a ve Rasül'e başvurunuz. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız... (mesele böyle çözülmelidir" Nisa: 59.
"Meymûn bin Mahrem da: "Allah'a başvurmak: O'nun kitabına müracaat etmek, Rasül'e başvurmak da, hayatında O'na vefatında ise sünnetine muracaat etmektir. der" (Alıntı: Sünnetin Etrafındaki Şüpheler. Yazan: Muhammed Tahir Hekim. Pınar Yayınları sh.16-20 Baskı 1985 )

EBÛ HANİFE:
Hanefiler şöyle söylemektedirler: "Kuran, mütevatir veya meşhur sünnetle nesh edile bilir. Sadece ahad hadisle nesh edilemez". böylece hadislerin Kuran'ı nesh edebileceğini yani iptal edebileceğini fıkıhlarına esas Kabul etmişlerdir. ( Bak. Dr. İsmail Hakkı Ünal. İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları No.327 Baskı-1994 Sayfa 213 )

İMAM MALİK:
"Sünnet Kuran ile Tearruz ederse, Bazı hallerde Kuran'ı sünnete takdim eder, bazı hallerde sünneti Kuran'a hakim kılar". Böylece sünnetin Kuran'ı iptal edebileceğini Kabul etmiştir. ( Bak, İmam Malik , Hayatı-Görüşleri- Fıkıhta yeri, Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hilal Yayınları 1984 sayfa 283.)

İMAM ŞAFİİ:
Şafii nin bu konudaki görüşü, "Sünnetin Kuran'la nesh edilemeyeceği şeklindedir. Resûlullah'ın sünnetini ancak Resulullah'ın sünneti nesh edebilir. Kuran bir sünneti nesh edemez, nesih olayı olması için bunu başka bir sünnetin ilân etmesi gerekir der". Kuran'ın sünnetle nesh edilip nesh edilemeyeceği konusuna gelince, her ne kadar Kuran'ı ancak Kuran nesh eder diyorsa da , uygulama konusunda durum hiçte öyle değildir. Örneğin, Kuran'a rağmen, zina olayında Recim cezasını kabul etmekle, sünnetin Kuran'ı nesh edebileceğini açıkça beyan etmiş olur. Yani kısaca iddiası; Kuran sünneti iptal edemez fakat sünnet Kuran'ı iptal eder şeklindedir. (Konu hakkında bak: İmam Şafii. Osman KESKİOĞLU s.238-239. Büyük Şafii İlmihali, Yazan Halil Gönenç. Hilâl Yayınları 1979, 2. Baskı s. 375.)

AHMED İBN-HANBEL:
"Ahmed, Sünnet'in Kuran'a hakim olduğunu, fakat Kuran'ın sünnete hakim olmadığı ve sünnetin Kuran'ı nesh yani iptal edebileceği iddiasındadır. Şöyle ki : "Ahmed'e göre sünnet beyan bakımından Kuran'a hakim sayılır, onun ahkamını takrir eder. Şatıbi sünnetin Kuran'a hakim olmasını şöyle açıklar. Ulemaya göre sünnet, kitaba hakimdir, Kitab hakim değildir, çünkü kitabın iki ve daha ziyade şeye ihtimali vardır. demekte, "gerek iman itimade, gerek amel ve akla dair olsun, Hadisler arasında bir fark yapmazdı." ( Konu hakkında bak.Ahmed İbn-i Hanbel. Hilâl Yayınları 1984 s.242-255 Prof. Muhammed Ebu Zehra. Terc. Osman KESKİOĞLU .)

Hadis adı altında Sünneti savunduklarını söyleyen Sünni Önderlerin iddiaları yukarıdaki örneklerde olduğu gibidir. Aynı durum, Vehhabiler'de, İmamiye Şiasında ve Sofistlerin Tasavvuf öğretilerinde de vardır. Bütün bu kesimlerin korkuları Kuran'ın İslam dini öğretisine esas alınmasıdır. Zira Kuran esas alınmış olsa ve Peygamber adına ileri sürmüş oldukları sözler Kuran ölçüsüne vurulsa, bütün iftira ve yalanları hemen ortaya çıkar ve sünnet diye ileri sürmüş oldukları sözlerden geriye pek bir şey kalmaz. Bu hususu onlarda kabul eder mahiyette şu şekilde itiraf etmektedirler.
"İmam Ahmed'e gelince, o İmam Şafii'nin usulüne uygun hareket eder. İbni Kayyım, Ahmed'in ve Şafii'nin görüşlerini destekleyerek şöyle der: Eğer bir kimsenin kitabın zahirinden anlayışına göre Hz. Peygamber Aleyhisselamın sünnetleri red olunacak olursa o zaman sünnetlerin çoğu red olunur ve sünnet batıl olur." (Ahmed ibn-i Hanbel, Hilal Yayınları S.247 )

Görüldüğü gibi her ne kadar İslam Dininin öğrenilmesinde Kuran birinci kaynaktır falan diyorlarsa da İslam Dini öğretileri Kuran'ı dışlayan ve Kuran'a Alternatif bir öğreti ortaya koyan bir öğretidir. Bundan dolayı Kuran ayetlerinin iptal edilebileceğini ve Namaz, Oruç, Hac Zekat ve daha başka konularda Kuran'ın kapalı ve yetersiz olduğunu söylerler. Kuran ile bütün bağları koparmak için teşride yani şeriat koymada sünnetin tamamen bağımsız olduğunu ileri sürerler, yukarıda görüldüğü gibi bu manada olmak üzere: "Şevkâni şöyle der: "Sünnet-- mutahhara'nın hüccet oluşunun kesinliği ve islâmi teşri'de müstekil olması dini bir zorunluluktur.

Kuran'dan ileri sürdükleri ayet delilleri ise,Kuran'ı anlamamalarından, Peygamberin konumunu bilmemelerinden kaynaklanan bir yanlış anlayışın eseridir.

KONUYU ANLAYA BİLMEK İÇİN ÖZELLİKLE ALLAH'IN BİRLİĞİNİ VE TEK İLÂH OLMASININ MANASINI BİLMEYE, İLÂHİ VAHİY OLARAK KURAN'IN ÖZELLİKLERİNİ BİLMEYE VE PEYGAMBERİMİZİN HAYATTA BULUNDUĞU MÜDDET İÇERİSİNDE KONUMUNU VE YÜKLENDİĞİ GÖREVLERİ BİLMEYE, AYRICA PEYGAMBERLİK OLAYI DIŞINDAKİ İNSANLARIN GÖREV VE KONUMLARINI BİLMEYE İHTİYAÇ VARDIR. BUNLAR BİLİNİRSE İLGİLİ AYETLERİN NE MANAYA GELDİĞİ KOLAYCA ANLAŞILABİLİR, ŞÖYLEKİ:

Dünyada İnsanların tabi olduğu çok çeşitli inanç şekilleri ve bu inançların yine çok çeşitli İlâh anlayışları vardır. Örneğin: Tabiatçıların inancında, tabiaatın tamamı İlâh konumunda ve dolayısıyla Tabiat bizzat İlâhın kendisidir. Putperestlerde ise Tabiatın bazı oluşumları, bu bir heykel, bir yıldız, güneş, insan ve cin dahil bazı yaratıklar v.s. İlâh olarak tanımlanır. Diğer bazılarında ise, İlâh bir tek İlah olarak tanımlanmasına rağmen, İlâh'lık bir tek İlâh olarak tanımlanan İlâh'a has bir durum değilde, İlâh'lık özelliğinden İnsan dahil diğer bazı yaratıklara bu İlâh'lıktan pay verilir, böylece bir olarak tanımlanan İlâh'ın dışında yarı İlâh'lar ve tanınan paya göre tam İlâh'lar kabul edilir.

KURAN ÖĞRETİSİNE DAYALI OLARAK İSLAM DİNİNDEKİ İLÂH İNANIŞINDA İSE:İlâh bir tek İlâh'tır. O'nun İlâh lığından, doğrudan veya dolaylı olarak O'nun dışındaki hiçbir varlığa kısmen veya tamamen İlâh'lıktan pay verilmez.O'nun dışındaki hiç bir varlığın, doğrudan veya dolaylı olarak, O'nunla hiçbir benzerlik veya denkliği yoktur. O'nun dışındaki hiçbir varlığın doğrudan veya dolaylı olarak; kısmen veya tamamın din koyma yetkisi yoktur. Din koyma tamamen O'nun yetkisine ait bir olaydır.

KURAN KONUSUNDA İSE: Kuran, Allah tarafından Peygamberimize gönderilen Dini Vahyin tamamıdır, İslam Dininde Dini Vahiy kavramı çok önemlidir. Zira, Allah tarafından kullara yapılan Vahiy Dini ve Dini olmayan Vahiy olmak üzere iki boyutludur. Örneğin Kuran'ın tüm içeriği Dini Vahiydir, Allah'ın Arıya, Rüzgarlara veya Musa Peygamberin Annesine Vahyetmesi dinle ilgili olmayan Vahiydir. İslam Dininin anlaşılmasında bu iki vahiy çeşidinin bilinmesi ve birbirleriyle karıştırılmaması çok önemlidir. Zira Peygamberimizin gelişiyle birlikte ve O'nun haricinde Doğrudan veya dolaylı olarak dini Vahiy aldığını veya Kuran dışında, diğer semavi kitapların tahrif edilmemiş ayetleri hariç dini vahiy olduğunu söyleyen ve söz ortaya koyan herhangi bir kimse Peygamberlik iddia etmiş olur. Bundan dolayı, Kuran dışında Vaniy Gayri Matlu iddiasında bulununlar ve söz ortaya koyanlar, Kuran'a doğrudan saldırarak, Kuran Vahyini Maskelemeye ve öğretisini belirsiz hale getirmeyi isteyen; böylece, aslında Vahiy Gayri Matlu adı altında kendi öğretilerini Kuran'ı dışlayarak ortaya koyan ve dolayısıyla Peygamberlik iddia eden kimselerdirler. Bu durum ise Kuran'a açıktan açığa saldırmanın ta kendisidir. Peygamberimiz Muhammed son peygamber olup ondan sonra İslam İnancına göre Kıyamete kadar Dünyaya peygamber gelmemiştir ve gelmeyecektir. Dolayısıyla O'nun vefatıyla birlikte Dini Vahiy olayı kapanmıştır.İslam Dinine göre Kuran, İnsanların ve Cinlerin elindeki tek tahrif edilmemiş Dini Vahiy kaynağı olup bu açıdan İslam dininin öğrenilmesinde tek kaynak ve tekrehber Kuran'dır.

PEYGAMBERİMİZ MUHAMMED: Allah tarafından seçkin kılınarak kendisine Kuran'ı tebliğ etmek üzere peygamberlik görevi verilmiştir. Kendisinden sonra kıyamete kadar peygamber gelmeyecektir. Onun güzel şahsiyeti hakkında, Kuran'a dayalı olarak birçok şey yazmak mümkündür. Fakat bu hususlar burda ki konuyu aşacağından, sadece Peygamber ve Kuran ilişkisiyle, peygamberin hayattayken yaptığı devlet işlerinden bahsedecek olursam, şöyleki:

Peygamberden bahseden birçok kimseler, peygamberlik olayına odaklanarak yalnızca bu açıdan söz söylemişlerdir. Böylece peygamberin hem peygamber, hem devlet başkanı, baş komutan, baş yargıç olduğu olayını görememiş veya gözden kaçırmışlardır veya işlerine öyle gelmiştir. Halbuki peygamberin hayatta bulunduğu müddetçe bu görevleri ifa ettiği göz önünde bulundurulur ve inen Kuran ayetlerinin peygambere hangi işlerle ilgili talimat bildirdiği bilinirse konu çok kolay anlaşıla bilir ve Kuran'ı dışlamak isteyen kimselerin tuzakları çöker.

Peygamberimizin, peygamberlik olayında yapmakla yükümlü olduğu görev Kuran'ı tebliğdir. Şöyleki; Kuran'dan mealen:

- Ey Peygamber!. Sana Rabbinden indirilmiş olanı tebliğ et. Ve eğer yapmaz isen onun risâletini tebliğ etmiş olmazsın. Ve Allah Teâlâ seni insanlardan korur. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ kâfir olan bir kavme hidâyet etmez. 5/67

- Peygamberin üzerine tebliğden başka yoktur. Ve Allah Teâlâ ise açıkladığınız şeyi de gizlediğiniz şeyi de bilir. 5/99

- Ve eğer yalanlarsanız, muhakkak ki, sizden evvel bir çok ümmetler de yalanladılar. Peygamber üzerine de apaçık tebliğden başka bir şey yoktur. 29/18

Yukarda ki örneklerde görüldüğü gibi, her ne kadar Peygamberin Kuran'ı tebliğ edeceği açık ise de, Kuran'a hadis adı altında alternatif ortaya koymak isteyen kimseler, indirilen yalnız Kuran değil, Kuran ile birlikte hadislerdir iddiasında bulunmakta ve hadis iddialarını Kuran'dan üstün tutarak, Kuran ayetlerini iptal edebileceğini öğretilerine esas almaktadırlar. Halbu ki indirilenin Kuran'dan ibaret olduğu Kuran'da açıktır, mealen:

- Hayır ve bereketi sonsuzdur, o zatın ki, furkanı kulu üzerine indirdi ki: Bütün âlemlere bir sakındırıcı olsun. 25/1

- Allah sözün en güzelini, âyetleri birbirine benzer ve ikişer ikişer olarak bir kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar. O -Kur'an- Allah'ın bir hidayet rehberidir. Allah onunla dilediğini hidayete kavuşturur ve her kimi ki, Allah sapıklığa düşürür, artık onun için bir yol gösterici yoktur. 39/23

- Muhakkak ki: Biz ancak biz, Kur'an-ı senin üzerine vakit vakit indirdik. 76/23

Bu görevin yanında, peygamberimiz daha öncede belirttiğim gibi, hem devlet başkanı, baş komutan, ve baş yargıç görevlerini yürütmüş ve bu görevleriyle ilgili ayetler Kuran'da mevcuttur, bunlar ve peygamber hakkında Kuran'da verilen bilgiler İslam devletinin modelini oluşturmaktadır. Bu hususlar hiçbir zaman peygambere yapılan hadis iftiralarının Kuran yerine ikamesine model değillerdir. Kuran'da, Namaz, Oruç, Hac, Zekat, Yiyecek ve İçecekler ile Evlilik gibi konularda açıklık olmadığını ve bu Konuların Kuran'dan anlaşılamıyacağını, bu ve bu gibi konularda Kuran'ın yetersiz olduğunu söylemeleri gerçeği yansıtmadığı gibi. Kuran'ın açık, anlaşılır ve yeterli olduğunu bildiren ayetleri inkar ve dolayısıyla Kuran'ı inkar edip küfre girmenin ta kendisidir.

Peygamber hadisleri adı altında, Peygambere ve Kuran'a karşı yaptıkları iftiraları ve saldırıları, belgeli ve Kuran'la karşılaştırmalı olarak www.kuran-tekrehber.com sitemde görmek mümkündür.

YAPTIKLARI BU DURUMLAR NETİCESİNDE ORTAYA ŞÖYLECE BİR OLAY ÇIKTI:

1- Biatla Seçilmiş Devlet başkanı yerine, babadan oğula devreden kraliyet sistemi.

2- Kuran yerine, rivayetler, keyfi şahıs sözleri ve tağuti uygulamalar.

3- İslam birliği yerine, mezhepler, fırkalar, ve diktatörler saltanatı.

4- Cami yerine, tekke ve zaviyeler.

5- Açık Kuran öğretisi yerine, batıni öğreti.

6- İslam ümmetçiliği yerine ırkçılık.

7- Takva ile üstünlük yerine, soy sop üstünlüğü.

8- Namaz yerine, sema, raks ve çalgı aletleri.

9- Kabe yerine, türbelerin tevaf edilmesi.

10- Allah yerine, kutup, gavs, kırklar, yediler, evtad v.s. telakki edilen kimseler.

11- Zekat ve sadakalar yerine, sofistlere vakıf tahsisi.

12- Helal ticari kazanç yerine, faizcilik ve karaborsacılık.

13- Aktif, adaletli ve çalışkan toplum yerine pasif ve tembel toplum.

14- Kuran, yaratılış ve yaratıklar üzerine açık ve müsbet düşünen fertler toplumu yerine, düşünceden kaçan, akletmeyen, boş hayaller peşinde koşan feretler toplumu.

15- İslam cihadı yerine, haksız saldırılar ve çapulculuk.

16- Allah'ın korumasını isteme yerine, Nazarlıklar, muskalar v.s. den medet ummak.

17- Allah'a istiâne, yane Allah'tan dua yoluyla dilekte bulunma yerine, kullara istiâne, yani kullardan dua yoluyla dilekte bulunma.

18- Peygamberi Kuran'dan öğrenip örnek edinme yerine,uydurma hadisler mezhep ve rivayet imamları sözleri.

19- Allah'ı tevhid, yani tek İlah tanıma yerine, kulların İlah'lık iddiaları ve onları İlah olarak tanıma. (Örneğin: Enel Hak, yani ben Allah'ım diyen kulları yüceltip onlara tabi olma.)

20- Aklı önemseme yerine, aklı küçümseme ve red etme.

21- İnsan yeteneklerini aşan gaybe iman yerine, gayb konusunda keyfi iddialar ve falcılık.

Bu ve bu gibi durumlar neticesinde, feretler ve kitleler hızla İslamiyetten uzaklaştılar. İsmen müslüman olmalarına rağmen büyük bir inanç bunalımı içine düştüler. Zira İslam Dini adına, bir çok kimseden Kuran'a aykırı ve çelişkili sözler öğretiliyordu ve onlar da düşünüp sorgulamadan bunları kabul ediyorlardı.

PEYGAMBER ADINA UYDURDUKLARI HADİSLERİ KABUL ETTİRMEK İÇİN KURAN'DAN KANIT GÖSTERME İDDİALARINA DEĞİNECEK OLURSAM; Durum Şudur:

1)Peygamberimiz hayatta bulunduğu müddet içerisinde kendisine Allah tarafından Vahyedilen Kuran'ı tebliğ etmiştir, vahyi tebliğ olayında vahyin içerisine herhangi bir söz eklemediği gibi, herhangi bir sözde çıkarmamıştır, bu durum kandi hevasına yani şahsi isteklerine göre konuşmadığı ifadesiyle Kuran'da belirtilmiştir. Bu durum tamamen Kuran'ı tebliğ etmesi olayıyla ilgilidir. Yoksa, kendisine hadis adı altında yapılan iftiralarla ve Kuran'a bu yoldan yapılan saldırılarla bir ilgisi yoktur. Örneğin şöyle demeleri: Allah. "O, hevasından konuşmaz. O'nun konuşması ancak, bildirilen bir vahiy iledir" Necm 3-4 buyuruyor. Ve (s.a.v.) de:
"Biliniz ki bana Kur'ân ve O'nunla birlikte bir benzeri verilmiştir" (Ebu Davud. Mikdad'dan rivayet etmiştir;...) buyuruyor. O da sünnettir.

Şimdi konu ettikleri Necm 3-4 ayetlerin, öncesi ve sonrası ayetlerine bakacak olursak, ayetlerde vurgulananın Kuran olduğunu açıkça görürüz, Kuran'dan mealen:

- Yıldıza; doğmaya başladığı zaman and olsun ki. 53/1

- Arkadaşınız şaşırmadı, ve bâtıla inanmadı.53/2

- Ve arzusuna göre söz söylemez. 53/3

- O başka değil, ancak bir vahydir, vahy olunuverir. 53/4

- Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir. 53/5

- Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü.53/6

- Ve o, en yüksek bir semâ kıyısında idi. 53/7

- Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. 53/8

- Derken iki yay kadar veya daha yakın
oluverdi. 53/9

- Hemen -Allah Teâlâ'nın- kuluna vahyettiğini vahyetti. 53/10

- Gördüğü şeyi kalbi yalanlamadı. 53/11

- Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız?. 53/12

- And olsun ki, O'nu -Cibril'i- diğer bir inişinde de gördü.
53/13

- Sidret-ül Müntehanın yanında. 53/14

- Onun yanında ise Cennetülme'va bulunmaktadır. 53/15

- O vakit ki, Sidreyi bürüyen buyuruyordu.53/16

- Göz ne çevrildi ve ne de sınırı aştı. 53/17

- And olsun ki, Rab'binin en büyük âyetlerinden -bir kısmını-gördü. 53/18

Görüldüğü gibi bahsedilen Kuran'dır. Hadis uydurmacıları bu durumu kabullenmemek için birde şöyle bir kanıt göstermektedirler. "Rasül size neyi verdiyse onu alınız ve size neden sakındırdıysa ondan da sakınınız" Haşr. 7. buyuruyor. bundan amaçladıkları şey Kuran'na uygun olsun veya olmasın Peyganber adına söyleyecekleri her çeşit iftirayı kabul ettirmek içindir, bundan dolayı ifadeleri cınbızla alır gibi ayet içrisinde almakta ve ayetin tamamını ve konusunu gizlemektedirler. Şöyle ki, Kuran'dan mealen:

- Allah'ü Teâlâ, Peygamberine ganimet olarak ne verdiyse Allah içindir ve Peygamberi içindir ve akrabaları ve yetimler ve yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. Tâ ki -bu mallar- sizden zenginler arasında dolaşır bir servet olmasın ve size Peygamber ne verirse artık onu alınız ve sizi neden menettiyse hemen ona nihayet veriniz ve Allah'tan korkunuz. Şüphe yok ki: Allah, azabı şiddetli olandır.59 Haşr 7

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
müslümanlar bir arada olmalı
 
Toptan Allah'ın dinine sarılmak budur. ayrı ayrı inançlarla bağımsız hareketlerle din olmaz.
İşiniz ve zamanınızı Allah'a adayın.
Nasıl?
 
Önce birbirimizi tanıyalım ve ne yapacağımızı öğrenelim. Sonrası kolay.
Allah yolu çizmiş zaten.
Ana Tema ne?
 
Malın ve canın Allahın bunu biliyorsun. Cennet karşılığında sattın sen onu... Şimdi malın canın ve kaybederim diye korktuğun eşin, işin, ticaretin, evin yurdun varsa sen uzak dur. Müslüman olunca sen de gel aramıza. Tek kural şu ki, adın kim olursa olsun müslüman ve kimle olursan ol müslümanlar toplumundansın. Cemaatin olamaz, örgütün olamaz.Tek başına karar veremez ve uygulayamazsın. Allahın dini için insan sözleri bağlayıcı değildir ve kur'an dışında kaynak olamaz.
Sonuç,
 
Bu site sadece müslümanlara açıktır ve adı müslüman olup kendi olmayanlarla bizim işimiz yok onlar da bizi rahatsız etmezlerse seviniriz...
 
Tam 42345 ziyaretçi (92585 klik) burdaydı!
kur'andan değerli okunacak ne var? O halde önce kur'an burada anlaşalım... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol