Müslümanlar için hazırlanan sitenin tek amacı, adı islam olan dinlerin içinden gerçek dini almak gerisini çöpe atmaktır.
   
 
  kur'an yeterli mi?

KUR'AN'IN GEREKLİLİĞİ VE YETERLİLİĞİ ÜZERİNE

Bugün kendini müslüman olarak kabul eden her insana: Kur'an inananlar için gerekli midir? diye sorulsa istisnasız hepsi gerekli olduğunu söyleyeceklerdir.

Fakat bu soruyu biraz daha açtığımızda örneğin: Kur'an neden gereklidir, nasıl bir kitaptır, veya ona inananların hayatlarının şekillenmesinde yeri nedir ya da günlük hayatı düzenleyebilir mi, düzenlerse nasıl düzenler veyahut ta Kur'an'ı anlamak niyetiyle okudunuz mu? sorularına aynı insanların verdikleri cevapların çok farklı olduğunu hatta birbirinin tamamen tersi şeyleri söylediklerine şahid oluruz. Oysa bu soruların Kur'an gerekli midir? şeklindeki sorumuzun bir açılımı olduğu herkesin malumudur.

Aynı şeyi Hıristiyanlar için uyarlayalım. İncil Hıristiyanlar için gerekli midir sorusuna, her Hıristiyan ''evet'' derken, onun niceliği, nasıllığı ve hayata yansıması hakkındaki sorularımıza çok farklı cevaplar alacağımız hepimizin malumudur. Hepsine de incil denmesine rağmen dört farklı incilin bulunması, üstelik herbirine ayrı bir din dliyebileceğimiz Hıristiyan mezheplerinin varlığı Hıristiyanların bu şekilde düşünebileceğini ortaya koymaktadır.

Aynı soruları: Yahudi, Marksist, Budist ve diğer dinler için de sorabiliriz. Ve hepsinde de hemen hemen aynı sonuca ulaştığımızı görürüz. Bu sonucu şu şekilde özetleyebiliriz: insanların büyük bir çoğunluğu kendi dinlerinin kaynağının (kitabının) gerekli olduğu konusunda aynı düşündükleri halde, onun niceliği, nasıllığı, hayata uygulanırlığı, nasıl uygulanırlığı gibi konularda birbirinin tamamen tersi olabilecek söz ve davranışlar içine girebilmektedirler.

Bu söylediklerimizi, tahrif edilmiş ya da insan kaynaklı dinlerin taraftarları için makul, hatta bu dinlerin varlıklarının doğal bir sonucu olduğunu kabul edebiliriz. Ki böyledir. Fakat aynı şeyi tahrif olmayan ve kıyamete kadar tahrif olmayacak olan bir kitaba inandığını ve onun gerekli olduğunu söyleyen, kısacası kendisine müslüman diyen biri için de kabullenebilir miyiz? Müsiümanları da bu şekilde sorgulayabilir miyiz? Yazımız da zaten tahrif olmuş ya da beşer kaynaklı dinlerin içine düştükleri çelişkileri değil müslüman olduğu iddia olunan kişi ve toplumların kendi kitaplarına bakışlarını genel hatlarıyla sorgulamak için kaleme alınmıştır.

Kur'an, Müslümanlar için yol gösterici ve şefaatçinin yalnızca Allah olduğunu ve dünyadaki işlerine de kendisinin kılavuzluk edeceğini söylerken, daha, Hicri birinci yüzyıldan itibaren Kur'an'ın gerekliliği ve yol göstericiliği üzerinde tartışmaıar açılıp farklı farklı ekol ve mezheplerin oluştuğunu görüyoruz. İşte bu tartışmalara yeni boyutlar kazandırılarak içinde bulunduğumuz, ortamın da o dönemin bir uzantısı olduğunu anlıyoruz.

Gerek geçmişteki gerek günümüzdeki tartışmaları incelediğimizde gündemin Kur'an'ın dışında oluştuğunu, üstelik bu tartışmaların Kur'an'ın hiç problem etmediği alanlarda yapıldığını görüyoruz. Kur'an'ın kendisi ile ilgili olduğu iddia edilen tartışmalarda Kur'an da şu şöyle, bu böyle denirken bile tartışma Kur'an dışında cereyan etmektedir ve Kur'an dışı etkilenmelerin sonucunda oluşmaktadır. Örneğin usulde çok önemli yeri olan bir nasih-mensuh, bir muhkem-müteşabih konusu-Kur'an'ın böyle bir problemi olmadığı halde bile böyle...

Bu tartışmalarda her ekolün veya mezhebin kendi görüşünü desteklemek için Kur'an'dan bir çok ayeti delil getirdiklerini de görürüz. Bu çabaları bile bakış açılarının Kur'ani olmadığını gösterir. Çünkü hemen hemen bu tür tartışmaların hepsinde görebileceğiniz gibi konu Kur'an bütünlüğünde ele alınmamakta, sadece önceden ulaşılan sonuçlar onaylatılmak istenmektedir. Bu da Kur'an merkezli düşünmemenin bir sonucudur. Böyle bir mantığın Kur'an'a yaklaşımı da elbette farklı olacaktır.

Eğer Kur'an'ın gerekli olduğuna gerçekten inansaydık, hayatımıza o yön verir, yaptıklarımızı, düşüncelerimizi o şekillendirirdi. Kafamızdakileri ona doğrulatmaz. Kur'ani bir bakış açısı kazanmanın çabası içerisine giderdik.

''Eğer gerçekten Kur'an'ın gerekli olduğunu dilimizle söylemekten öte, bu inancımızı pratiğe geçirebilmiş olsaydık, herhalde bu günkünden farklı bir konumda bulunurduk. En azından Kur'an'ı anlaşılmayan, hayatla ilişkisi kesilmiş, sadece yüceliğine ve kutsallığına inanılan bir kitap olarak görmezdik. Her harfinin, her kelimesinin binlerce anlama geldiği, buna rağmen gerçek anlamının da bilinemiyeceği bir kitap olarak kabul etmezdik. Evet Kur'an'ı gerçekten gerekli görseydik bir beşer sôzüyle (ki bu beşer Resul de olsa) bir çok ayetini iptal, nesh etmeye kalkmaz, kalkanlara fırsat vermezdik. Bunu yapanları, alim, müctehit, seyyid diye başımıza taç yapmazdık.

Tüm bunlardan sonra müslümanların Kur'an gerekli demelerine rağmen bu konuda farklı farklı düşünmelerinin, yine Kur'an gereklidir diyen bu insanların davranışlarında bu gerekliliği göremeyişimizin, hatta onları tam tersi davranışlar içerisinde bulmamızın nedenlerini araştırabiliriz.

Kısaca bu çelişkilerin, Kur'an'ın yeterli görülmemesinde biraz açarsak; din hakkında Kur'an'ın getirdikleriyle yetinmeyip ikinci, üçüncü, dördüncü vs. kaynakların da gerekli olduğuna dair yanlış anlayıştan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Öyle ki bu yanlış anlayış insanları, Kur'an'ın anlaşılamayacağına, anlaşılabilmesi için de bu kaynakların yol göstericiliğinin mutlak gerekli olduğuna götürmektedir.

Böylece Kur'an'ın anlaşılamıyacağının, ya da ancak belli özelliklere sahip birilerinin anlayabileceği, diğer insanların da ancak bu insanların çerçevesini çizdiği bir dine inanıp yaşayabileceği gibi yanlış bir inanca kapı açıldıktan sonra, Kur'an'ın gerekliliği ve yeterliliği gibi bir konuyu tartışmanın yersizliği ortadadır.

Çünkü Kur'an devreden çıkmış, insanların yaşayışlarına, inançlarına, yön veren ikinci, üçüncü, dördüncü vs. kaynaklar -hepsi de insan kaynaklıdır içinde ilahi nosyonlar bulunsa da- devreye girmiştir hayat ve inançlarını bu kaynaklara göre düzenleyen, dolayısıyla zihni bir karmaşa içerisinde olan birisinin Kur'an gereklidir demesinin de fazlaca bir önemi olmayacağı açıktır. Aslında o insanlar da 'Kur'an gereklidir'' sözünün kendileri için fazla birşey ifade etmediğinin bilincindedir , fakat Müslüman olduklarını söyleyebilmeleri için de bu ifadenin gerekli olduğunun farkındadırlar.

Oysa Kur'an insanların hayatına kendisinin yön vereceğini, müslümanlar için gerekli (helal haram) olan tüm esasları kendisinin belirleyeceğini, ahiretteki sorgulamanın da bu esasların uygulanıp uygulanmadığından yapılacağını söylüyor ve Müslümanlar için Allah'ın indirdiğinin yeterli olduğunu, bundan farklı düşünenlere geçmiş toplumların durumunu örnek göstererek ikez ediyor.

Öz bir şekilde söyleyecek olursak, Kur'an insanın yalnızca Kur'an'a uyulup uyulmadığından sorumlu tutulacağını belirtiyor.

''Sana vahyedilere sım sıkı sarıl. Çünkü sen doğru bir yoldasın. Ve O (Kur'an), senin ve kavmin için bir zikirdir. Ondan Sorgulanacaksınız.'' (43/43-44)

Evet Rabbimiz kulları için gerekli ve yeterli olmayan kitabından (!) niye bizleri sorumlu tutsun? Niye bizi ona uyup uymuyoruz diye sorguya çeksin ve bu sorgunun sonucuna göre ebedi olarak kalacağımız cennet veya cehenneme atsın. Ama öyle değil, Allah kendisinin kullarına yettiğini, insanları her yönden çepeçevre kuşattığını söylüyor, Bu yeterliliğin boyutlarının ve pratiğinin en son olarak Kur'an'la insanlara yansıdığını açıklıyor;

Önce Kur'an'daki Allah'ın insanlar için yeterli olduğuna dait. ayetleri hatırlayalım,

“ALLAH'tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.” (6:114)

Sizin inandığınız gibi inansalar doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, karşıt olmuş olurlar. Onlara karşı ALLAH sana yeter. O İşitendir, Bilendir. (2:137)

''Yol gösterici (Hadi) ve yardımcı olarak Rabbin yeter'' (25:31)

''Veli olarak Allah yeter'' (4:45)

''Şahit olarak Allah yeter'' (10:29)

''Bilici olarak (Alimen) Allah yeter'' (4:70)

Vekil olarak Allah yeter'' (4:81) ,

''Hesaba çekici olarak Allah yeter'' (33:39)

''Allah savaşta Mü'minlere yetti. Güçlüdür. Üstündür'' (33:25)

''Allah Kuluna yetmez mi'' (39:36) ,

'Şimdi de din konusunda (işler; dini ve dini olmayan diye ayırıma tabi tutmaksızın) Kur'an 'ın yeterli olduğuna dair ayetlerim verelim.

''Gerçekten onlara, ilim üzere açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir kitap getirdik'' (7:52).

''Bu (Kur'an) insanlara bir tebliğdir; Bununla uyarılsınlar ve bilsinler ki O yegane ilahtır. Ve akıl sahipleri öğüt alsın. '' (14:52).

Elif lam ra, bu kitap hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına Kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış sonra da yerli yerince açıklanmış bir kitaptır. (11:1-2)

''EIif lam ra (bu) bir kitaptır ki Rabbıimin izniyle insanlan karanlıklardan aydınlığa, o güçlü ve övgüye layık (Allah) ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik'' (14:1)

''Biz o (Kur'anı) senin dilinle (indirerek) kolaylaştırdık ki onunla muttakileri müjdeleyip, inatçı bir kavmi uyarasın.'' (19:97)

Rabbimiz, Kitabı gerekli ve yeterli görmeyenlere, onun dışında ayet (mucize, belge, vs.) arayanlara da şöyle sesleniyor;

''Dediler ki; O'na Rabbinden ayetler indirilmeli değilmiydi?, Deki; Ayetler Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım. KENDİLERINE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMEMİZ ONLARA YETMEDi Mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve zikir vardır. (29:50-51)

Konunun bu kadar açık ve net olmasına rağmen kişilerin hem “müslümanım deyip hem de dinin kaynağını önemsemeyerek hayat ve inançlarında ona yer vermeyişleri gerçekten ilginçtir. Yine ilginçtir ki aynı çelişkiyi tahrif olmuş dinlere inandığını söyleyen toplumlarda da görüyoruz.

Bir müslümanın hayatında Kur'an'a ancak bir Hıristiyanın incil'e verdiği önem kadar yer verilmesi bugün kü parçalanmışlığın ve dünyadaki acınacak halimizin en çarpıcı örneğidir. Bu durumda da Müslümanların ellerinde kendilerine yol gösterip, onları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak şifa ve rahmet ve aralarındaki ihtilaflarda hakem olacak bir kitapları varken onu arkalarına atıp yer yüzünde şaşkın şaşkın dolaşan ve yapmadıklarını söyleyen kişiler konumuna düşmeleri elbet kaçınılmaz olacaktır. Yüzyıllardlr yeryüzündeki yaşanan acı manzara da bu değil midir?

“Allah kendilerine kitap verilenlerden ''Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı. Fakat onlar, verdikleri sözü arkalarına attılar. Ve ona karşılık birkaç para aldılar. Ne kötü şey satın alıyorlar'' (3:187).

Evet kitabın bir kez önüne geçildikten sonra tekrar kitabın kılavuzluğunu isteyebilmek çok zordur. Ve öyle ki insan kendi kendine kurduğu çelişki dolu dünyasında yanlışlarına saplantı derecesinde bağlanarak kendi dışındakilere saldırıp durmaktadır.

''Andolsun ki biz Kur'anda insanlara her bir misali açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır. '' (18:54)

Bir yol göstereni ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan insanların tartışması gerçekten çok acıdır.

''Görmediniz mi Allah göklerde ve yerlerde bulunan her şeyi kullanımımıza verdi. Ve size görünen ve görünmeyen nimetlerini bol bol verdi , Yine de insanlardan kimi var ki; ne bilgisi ne yol göstereni ne de aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışır.

Onlara Allah'ın indirdiğine uyun denilince'' babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız derler. Ya şeytan babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa... ?'' (31:21-22)

Tüm bunlardan sonra müslüman olduğunu iddia edenlerin insanlara neyin tebliğini yaptığını sorgulayabiliriz. Atalarından devraldığı dini olduğu gibi yaşatmak isteyen ve diğer insanlara da bu dini tebliğ eden birine, aydınlatıcı ve yol gösterici bir kitabın var mı diye sorsanız size belki yüzbinlerce cilt tutan yüzyılların birikimi kültürü gösterebilirler.

Aynı soruyu efendisine tabi olup herşeye onun gözlüğü ile bakan birisine sorduğumuzda ise, beyyine ve yol gösterici diye efendisinin hiç bir temele dayanmayan söz ve davranışlarını gösterebilir.

Oysa bu ve diğer farklı ekol ve düşünceleri inceleyenler, hatta bu görüşlerin Savunucuları bile söylenen ve yazılan şeylerde bir sürü sakat ve çelişkili yanları bulunduğunu rahatlıkla tartışabiliyorlar. Bu çelişkileri içeren yüzlerce cilt kitap yaza- biliyorlar . Hal böyleyken nasıl oluyor da bu sakat düşüncelerle insanları kurtuluşa çağırabiliyorlar.

Daha da önemlisi insanların cehennem ateşinden korunabileceği ve ebediyyen mutlu olarak yaşayabileceği bir cennet vaad edebiliyorlar. Ve yine hal böyleyken milyonlarca insan birbiriyle çelişen ve birden fazla yol göstericisi olan bu düşüncelere koşuyorlar. Böylece kendilerinin de ebedi olarak yaşayabileceği bir cennete inanabiliyorlar.

Sanırım bunlardan sonra bizim de insanlara şu soruları sorma hakkımız vardır.

''Hiç düşünmüyor musunuz?'' ''Yoksa sizin açık bir deliliniz var mı?'' “Eğer Doğru iseniz Kitabınızı gösterin” (35:155-157)Mehmet Yaşar Soyalan Haksöz dergisi

 

Oysa İslam’da hadisler itikatta delil olmazlar. Amelde ise bir Kur’an ayetine dayanıyor ve onu açıklıyor olmaları gerekir. Bu noktada hadisler dini bir değer ifade etmekten ziyade sosyolojik bir değer ifade ederler. Dönemi anlamamıza, Kur’an’ın nüzul ortamına ve arka planına inmemize, dil, tarih ve kültür evrenini kavramamıza yardımcı olurlar. Şahsen ben uydurma hadisleri bile okurum; Arap zihni nasıl uydurur, uydurma havsalası nereye kadardır, hangi saikle uydurur onu anlamak için! İhsan Eliaçık

HADİSLERİ KABUL EDENLER ŞUNLARI DA EDİYOR MU? Yoksa ya "onun sebebi şöyleydi böyleydi; biz o putu da acıkınca yedik" misali mi davranıyorlar? Şimdi bu okuyacaklarınızı delil göstermiyoruz, bize gereken bir açıklama değil bu. sadece hadisle dine yama yapanların bir kaç yamasını onlara sunup, "bu yamalar pek uyumlu olmamış, bir yama üzerine ben yama değilim yazar mı, ne iş?" diye soruyoruz sadece...

''Peygamber, 'Benden Kuran haricinde hiç bir şey yazmayınız. Kim benden bir şey yazdıysa onu imha etsin''

(Muslim, Zühd 72; Hanbel 3/12,21,39).

''Ömer, peygamberden, halkın doğru yoldan sapmamaları için kendisine birşeyler söyleyip yazmasını istediğinde; Peygamber: 'Allah'ın Kitabı bize yeter' dedi''

(Buhari itisam 26, ilim 39, Cenaiz 32, Merza 17; Müslim Cenaiz 23, Vasaya 22).

'' Kuran'dan başka hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır''

(Tirmizi 2906).

''Peygamberin vefatı yaklaştığında odada içlerinde Ömerin de bulunduğu bir kaç kişi vardı. Bir ara peygamber : 'Geliniz, sizin için bir daha asla sapmayacağınız bir yazı yazayım.'dedi. Bunun üzerine Ömer: 'Peygamber hastalığın etkisiyle ne dediğini bilmiyor, Kuran yanınızda, Allah'ın Kitabı bize yeter!' şeklinde konuştu.''

(Buhari, Cihad 176, Cizye 6, ilim 49, Merza 17, Meğazi 83, itisam 26; Müslim Vasiyye 20,21,22; Hanbel 1/222,324,336,355).

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
müslümanlar bir arada olmalı
 
Toptan Allah'ın dinine sarılmak budur. ayrı ayrı inançlarla bağımsız hareketlerle din olmaz.
İşiniz ve zamanınızı Allah'a adayın.
Nasıl?
 
Önce birbirimizi tanıyalım ve ne yapacağımızı öğrenelim. Sonrası kolay.
Allah yolu çizmiş zaten.
Ana Tema ne?
 
Malın ve canın Allahın bunu biliyorsun. Cennet karşılığında sattın sen onu... Şimdi malın canın ve kaybederim diye korktuğun eşin, işin, ticaretin, evin yurdun varsa sen uzak dur. Müslüman olunca sen de gel aramıza. Tek kural şu ki, adın kim olursa olsun müslüman ve kimle olursan ol müslümanlar toplumundansın. Cemaatin olamaz, örgütün olamaz.Tek başına karar veremez ve uygulayamazsın. Allahın dini için insan sözleri bağlayıcı değildir ve kur'an dışında kaynak olamaz.
Sonuç,
 
Bu site sadece müslümanlara açıktır ve adı müslüman olup kendi olmayanlarla bizim işimiz yok onlar da bizi rahatsız etmezlerse seviniriz...
 
Tam 42289 ziyaretçi (92524 klik) burdaydı!
kur'andan değerli okunacak ne var? O halde önce kur'an burada anlaşalım... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol