Müslümanlar için hazırlanan sitenin tek amacı, adı islam olan dinlerin içinden gerçek dini almak gerisini çöpe atmaktır.
   
 
  TASAVVUFÎ İLAHLAR (!)VE FENÂ FİLLAH (!)LAR???
TASAVVUFÎ İLAHLAR (!)VE FENÂ FİLLAH (!)LAR??? Sayfa başına git

TASAVVUFÎ İLAHLAR (!)VE FENÂ FİLLAH (!)’LAR…???

Ünlem işareti, noktalar ve soru işaretleri ile dolu bu başlık ifadelerindeki tasavvufi ilahlar kavramı, Allah'tan başkalarının ilah bilinerek bunun tasavvuf adı ile yapılmasından duyduğumuz kaygı ve şaşkınlığı yansıtıyor. Adına tasavvuf diyerek insanların ilah sayıldığı mertebenin adı ise “Allah'ta yok olmak= fenâ fîllah”.
Her şeyin sonunun Allah olması, Allah ile aynı vücuda sahip olması, kısaca terimleşmiş ifadesi ile “vahdet-i vücud”, tasavvufçuların izah edemediği, ancak birtakım yorumlar ile “anlamı sizin bildiğiniz gibi değil” vesaire klişeleşen demeçlerle örtbas edilmeye çalışılan bir inanış şeklidir.
Kimi tasavvufçu bunu izaha kalkışacak kadar cesur(!) davranırken kimisi de sahiplenmemek yoluna gider.
Günümüzde, Tasavvufa sonradan yerleşerek, tasavvufu işgal ettiği iddia edilen bir olgudur. (Bakınız: TASAVVUF-MAHİR İZ-TÜRDAV-3.BASKI) Fakat Tarikat büyüğü sayılan tüm isimler bu olguyu “tanımış” ve savunmuştur. Fena fillah, vahdeti vücud tasavvufun temellerinden biri olmuştur.
İşte ehl-i tasavvufun izah ettiği ya da izah etmeye çalıştığı bu kavram aynen: “Her şey Allah'tır. Ondan başka bir varlığın mecudiyeti söz konusu değildir.” Tanımına karşılık gelir. Allah'tan başka ilah olmadığını bilen kardeşlerimiz şaşkınlıkla Allah'tan başka bir şey nasıl olmaz diye soracaklardır. Çünkü Allah’ın yaratıcı sıfatı vardır. Allah vardır ve yarattıkları da vardır. Allah'tan başka olmayan şey “ilah”tır. Şu kainat boşluğunda ne varsa O’nun yarattıklarıdır. Ama O yarattıkları ile aynı değildir. Yaratılanlar hiçbir zaman bakî olmayacak fâni varlıklardır ve onların varlığı tamamen Allah’ın elinde olup, Allah SAMED sıfatı taşımaktadır. Yani hiçbir şeye muhtaç değildir,ama her şey O’na muhtaçtır. Allah'ın yaratıcı oluşunu bir türlü idrak edemeyenlerin ise şunu bilmeleri gerekiyor ki Allah kendi varlığı dışında varlıklar yaratmıştır. Aradaki fark ise Allah'ın yarattığı varlıklara karşı sorumlu tutulamayacağı var olmak için onlara muhtaç olmaması, kendisinin yaratılmamış ve doğurulmamış oluşu gibi şeylerdir. Bu farkları yok sayarak tüm varlık alemini Allah adı altında birleştirmek düpedüz onun yaratıcılığını inkar etmektir. Daha kötüsü de “hesap verecek insanın”, hesap vermeyecek olduğunu sanmaktır.
İleride göreceğimiz gibi İbn-i Arabî’nin Hindistan’dan ithal ettiği bu kavram tutarsız bir saçmalıktır.
Allah'tan ayrı varlıklar oluşumuzu aslında kendimiz ispatlıyoruz. Biz kesinlikle Allah değiliz. Bilakis onun kuluyuz. Allah kendi sözünü inkar etmeyeceğine göre bu sözümüz doğrudur. Ayrıca Allah kendini cehenneme atıp azap niye etsin ki. Zaten cehennem de O ise, Ondan bir parça ise bu imkansız olmaz mı? Dolayısı ile aklı başında insanlar ve nankör olmayanlar, kendilerinin Allah olmadığını kavramışlardır.
Rabbimizin delillerini ise elbette ki inceleyeceğiz. Mesela, “ve lem yekun lehu kufuven ehad: onun dengi, benzeri yoktur.” (ihlas:4) Sadece bu ayetten yola çıkarak bütün bu konudaki bilinmeyenler aydınlatılabilir neredeyse. Onun benzeri yoktur diyor neden Allah her şey benim her şey benden bir parçadır. Benden başka varlık yok demiyor. Hatta her şey kendisi ise neden diyor? Kendi kendine mi söylüyor. Fakat şunu da belirteyim ki bazı beyinsizler bu sorulara bile cevap veriyor ve diyorlar ki “her şey Allah'tan bir parçadır her şey Allah'tır ama bunun farkında olan var, olmayan var. Farkında olmayanların yanında bu dile getirilmemelidir. Belli bir tekamül çerçevesinde her varlık Allah olduğunu illaki bir gün anlayacaktır.”
Bu tip insanları ciddiye bile almıyor şimdilik hiç değinmiyorum.
Tarikat müridleri, tarikatten olumsuz bahseden bizlere tarikatın İslam yolu olduğunu söylerler. İyi düşünürsek kastedilen yol aslında din demektir. Yaşantıda takip edilen yola din denilir. Her yolun, her dinin emirleri yasakları vardır. İslamın da öyledir. İslam başlı başına bir yoldur. Dindir yani… Mükemmeldir ve eksiksizdir. Kaynağı Kur'an'dır. İslam’da yol ise yasaklanmıştır. Çünkü yol içinde yol olmaz. Bu yol içindeki yollar “gurupçuluktur”. (En’am:159, 65 Al’i imran:99,100 Rum:32) İlgili ayetlerden bazılarını bulup okuyunuz lütfen.
Aslında “bütün kitap” okunursa her soru çözülecek. Bütün olan kitap ise kuşkusuz eksiksiz bütün bir din olan islamın kitabı, Allah'ın kitabı olan Kur'an'ın ta kendisidir.
Allah’ta fena bulmak, sona ermek, yok olmak; yani fena fillah inancı her ne kadar “Allah'ın rızasına uygun yaşama hali” diye açıklanmaya çalışılmışsa da ,”Allah'ın zatına katılıp, Allah ile bir olma” şeklinde tecelli etmiştir. Hallâcı Mansur örneği ilk göze çarpanlardan biridir. Onun “Ene(ben) el- Hakk(Hakkım)”diyerek Allah'ın isimlerinden bir isim alarak kendisinin Allah olduğunu sanması ya da iddia etmesi düşündürücü bir olaydır.
Hindistan seyahatleri sırasında Hallâc-ı Mansur’un, öğrendiği “hulül” inancını, fena inancı olarak ifade etmesi ile bu inancın yayılmasına zemin hazırlamıştır. Öldürülme sebebi olarak sosyalist karmati devletinin casusluğu gerekçesi kayıtlarda geçen Hallâc-ı Mansur 4. yüzyılda, bu idam kararından yıllar önce 9 yıl hapis yatmıştır. ( Siyasi Ve Kültürel İslam Tarihi- Prof. Dr. Philip Hitti Çev. Prof. Dr. Salih Tuğ Boğaziçi Yy.
İslam Felsefesi Tar. Prof. Dr. Macit Fahrî Çev. Kasım Turhan İklim Yy)
Hallâc-ı Mansur Mutezililerle Mutezilî, imamiyye mezhebinden olanlarla onlardan, Sünnilerle Sünni olan bir kişi idi. ( İslam Tarihi-H. İbrahim Hasan Çev. Komisyon Kayıhan Yy.) Yani bırakın “ene-l Hakk” demesini bu adam hiçbir tarihi kayıtta adı iyi geçmeyen, sofi arkadaşı Şiblî’nin bile aleyhinde şahitlik yaptığı birisidir. Şiblî, Hallâc-ı Mansur için “o delidir” demiş, aynı gerekçeyi kendi için de göstermiştir.
Fena inancını, Allah- kul ayrımını ortadan kaldırmayı, inanç haline getiren bir Yunus Emre’yi de görüyoruz. O şiirlerinde:
“Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen onu, bana seni gerek seni” (Yunus Emre- A. Baki Gölpınarlı Altın Yy. 4. Baskı ) diyerek kul olmayı beğenmiyor.
“Dost yüzin görecek şirk yağmalandı.
Onun çün kapuda kaldı şeriat” mısralarıyla da şeriatın bile ona engel olamayacağını dile getiriyor. Direkt olarak ene-l Hakk demese de hepinizin bildiği bu mısralarda bu ifade fazlası ile mevcut.
“bana bende demen bende değilim
bir ben vardır bende benden içeru”…

Bu inancın savunucularından Arifüddin el- Tilemsâni ise Kur'an'ın tamamıyla şirk dolu olduğunu, Kur'an'a uyanın şirke bulaşacağını ve tevhidi anlayamayacağını söyler. (İbni Teymiye Külliyatı Çev. Kurul Tevhid Yy 2/189 2/256
İslam Sufileri Reynald A. Nicholson Çev. Komisyon Kültür Bk. Yy)

İbn-i Arabî ise futuhatında suyun rengi kabın rengidir diyerek, Allah kendisinden başka bir şey yaratmamıştır inancını savunmaktadır. (Tefsir Tarihi- Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu DİB Yay. 2/9
Fütuhat El Mekkiye İbn’ül Arabî İÜEF Yay.)

İbni Arabi Hallâc-ı Mansur ‘un ben hakkım dediğinde mahkemeye sevk edilmesini haklı bulur. Ama mazereti özründen daha da büyüktür. O sırrı açığa vurdu der.
Dünyadaki diğer toplulukların felsefi birikimleri, son safhada sahip olunan sözkonusu inancı izah etmede büyük kolaylıklar sağlar. Böylece felsefi bir sistem doğmuş olur.
Celâleddin Rumî (Mevlana diye bilinir. Mevlana dostumuz, velîmiz anlamına gelir.) düşüncelerini açıkça dile getirir:
“varlık yokluk hep O’dur.
Sevinç ve kederi hasıl eden hep O’dur.
Alemde ne varsa O’nun dışında değildir. Altı cihette de, altı cihetin dışında da tapılacak olan hep O’dur.” Mevlâna – Ahmet Kabaklı Toker yay. 3. bsk.
Vahdeti vücut hipotezine göre tek bir vücut vardır. O da Allah'tır. Başka bir şeyin varlığı ve vücudiyyeti söz konusu değildir. Kainat, alem, Allah'ın dış görünüşünden ibarettir. Allah ise alemin iç görünüşünden ibarettir. Tasavvufta İbn-i Arabî, Sadreddin Konevî, Celâleddin Rumî, Abdülkadir Elicî, ibni Seb, İbni Faris gibi ünlü sofilerin söz ve yazılarından kolaylıkla bu inancı görebiliyoruz. Füsûs el hikem İbn-i Arabî’nin yazdığı bir kitaptır. Kitabın beşinci sayfasından bu inançlar başlıyor yazılmaya… Örneğin:
“bu kitap nefis arzularından münezzeh, ve içine fesat karışmamış en kutsî makamdan indirilmiştir. Ben ancak bana ilham olunanı söyledim.” Diyor.
Kendini vahiy alan bir rasul gören bir o değil. Beyazid- i Bistamî de cehennemi hırkasının ucu ile söndürebileceğini söyler. Hatta öyle bir deniz geçmiş ki kıyılarında peygamberler duruyormuş ve Allah ona: “ben seninle senim. Senden başka Allah yok” demiş. (İslam Tasavvufunun Meseleleri- Prof. Dr. Erol Güngör Ötüken Yay. 255, 256)

İbn-i Arabî’nin füsûs el hikem’inden 10,25,54,55. sayfalardan bir derleme sizlere sunuyorum:
“Tanrı mahlukuna insan ile nazar kıldı ve onlara rahmet eyledi. Şu halde o ezeli olan insan, şekli ile hadîs, zuhur ve neşetî bakımdan ebedi ve daimdir. Binaen aleyh biz onu gördüğümüz vakit kendi nefislerimizi görürüz. O bizi gördüğü zaman kendi nefsini görür.”
“Adem hem Hak hem de halktır. Hakkı tenzih eden kimse ya cahildir, ya edebi noksan kişidir. Çünkü hak olan mahlukların hepsinde zuhur vardır. Şu halde bütün mevhumlarda beliren odur. Sen hakkın sureti ve hak da senin ruhun olduğu cihette sen hak için cismani bir suret gibisin. O da senin cesedini sevk ve idare eden ruh gibidir.”
“alemin suretinden hakkın ayrılması asla mümkün değildir. Böyle olunca her bir ma’budda Allah'tan başkasına ibadet olunmadı. Yere gömüldüğün vakit O’nun içindesin. O senin zarfındır. Vücud aleminde ancak o vardır. Varlıkta onu gören, O’ndan başkası değildir.”
Yine 76.sayfaya bakıyoruz.
“insan ve eşya ismiyle anılan O’dur. Demek ki tabiat alemi bir aynada beliren tek bir surettir.”
“Allah beni över ben de O’nu. O bana kulluk edr ben de O’na.”
Bu yazılara rağmen tasavvuf ehli ise: “onun ilmi sende var mı? Bu sözlerin altında ne manalar var bilmezsiniz.” Diyebiliyorlar.
Neden?
Çünkü Kur'an'ı bilmiyorlar ki…
Halbuki en büyük alim Allah'tır. Biz de en büyük alimin, Allah'ın ,ilmi ile hem de alimun habir, alimun hakim, alimun bima teğlemun sıfatlı rabbimizin ilmi ile bu sözleri inceliyor, ayetlere bakarak karar veriyoruz.
Şebusterî gibi puta tapanları sevip, iman-küfür anlamsızdır diyerek, putu yaratan Allah'tır O’nun yarattığı her şey güzeldir diyerek ,( Gülşen-İ Râz - Şebusterî, Çev. Prof. Abdülkadir Gölpınarlı MEB Yay. 71) İbn-i Arabî gibi “tapılan her şey O’dur.” mu diyelim. Yunus Emre cenneti isteyene ver, ben ne yapayım cenneti, bana sen lazımsın derken, bizim gibi acizane cennet isteyenler ne oluyor? Tilemsaniye uyup Kur'an'ı şirkle dolu bilip, Celâleddin Rumî gibi bütün kitapları bir kenara atıp Şems-i tebrîzî’ye mi uyalım? Sevgili okuyucular ne diyorsunuz, ne yapalım?
Kur'an'ı anlayamadığın için şeyhe gideceksin,
Kur'an'ı anlatacak…
Bırakın anlattığını, onun sözlerini bile anlayamayacak ve bu sözlerle ne anlamlar ifade etmek istedi diye ilmin yetmiyor da anlamıyorsun kompleksine kapılacaksın,
Sonuç?
Kur'an'ı,
Şeyhi, ve anlattığı şeyleri anlamayacaksın… Ne derse onu yapacaksın.
Ne demeli ki şimdi buna, siz karar verin…
Durun ama İbn-i Arabî devam ediyor:
“ey nefsinde varlıkları yaratan, sen yarattığın şeylerin hepsisin.”
“bir vakit olur ki kul şüphesiz rab olur. Başka bir vakit kul durumuna iner.”
Darda kalınca elini kendine değil, rabbine açan insan, aşkı için intihar eden insan, kendini diriltemeyen, ğaybı, başına gelecekleri bilemeyen aciz insan, kısaca “mahluk= yaratılmış” olan insan asla ve asla Allah değildir…
Surat asıyoruz,
Ve surat asın kulluğu Allah'tan başkasına yapanlara.
Bütün bu anlatılanlardan sonra size hakaret etmiş olmak istemem, ihtimal bile vermiş olmak istemiyorum;
Tasavvufu ve ehli tarikatı sevebileceğinize artık bundan sonra…
Siz de, siz de anlatmalısınız diğer insanlara bunları…
Ne yani, şeytan mı galip gelsin, batıl mı kazansın bizler varken ve yaşıyorken dünyada,
Ve seyirci mi kalalım bütün şeytanların insanlara bu zehri akıtmalarına…
Artık dünyanın şeyhin yüzü suyu hürmetine değil, Allah'ın kulları imtihan olsunlar diye ayakta durduğunu, ayakta tutanın Allah olduğunu bilmeli ve bildirmeliyiz insanlara.

HAYAL ÜRÜNÜ BİR İLAH (!)

Tasavvufun içinde bir sürü islamî kavram geçiyor. Tabi ki tasavvuf her zamanki gibi bu terimlerin içini boşaltarak, gerçek manadan uzak manalarla doldurup, insanlara empoze etmeyi başarmış.
Allah, İslam, peygamber, Kur'an gibi tanıdık isimler kullanılsa da onların bahsettikleri isimlerin Allah rasulü Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’in bildirdiği din ile ve bu dinin temellerini oluşturan benzer isimlerle hiçbir ilşkisi olmamıştır. Bu şahıslar Kur'an’la bildirilen Allah'ın, yani yarattıklarından hiçbirisine benzemeyen, yarattıklarının her şeyini hükmü altında bulunduran, sürekli yoktan var eden, her şeyi hakkıyla bilen Allah inancı dışında bir ilah geliştirmişler kafalarında ve hayallerinin ürünü olan hayali varlıktan Allah diye söz etmişlerdir.
Bizim inandığımız Allah yaratıcıdır. Yaratıklar var olmak için O’na muhtaçtır. Yarattıklarının hiç biri O değildir. Emreder, emir almaz; kulluk ister, kulluk etmez. Tasavvufun Allah diye bahsettiği ilah ise yarattıkları diye bir şey olmayan hem halk(yaratılan) hem hak olan bir ilahtır. Elbetteki ilahımız bir tek ilah olan Allah'tır. Tasavvuf ise yarattıkları ile aynı olan bir Allah inancını benimsemiştir.
Müslüman kelimesi kendisi için kullanılacağı zaman, bu kelimeden sonra parantez içinde ünlem işareti kullanılması gereken Müslüman(!) çoktur.
Tasavvufta olan “nefsi terbiye etmek”, “Allah'ı anmak”, İslam dininde var olan terimlerdir.dolayısı ile müslümanın olmazsa olmazları olan bu gereksinimler tasavvufun değil islamın isterleri ve amelleridir. İslamda eksiklik yoktur ki tasavvuftan alıp yama yapıp tamamlayalım. Allah aciz mi kaldı yani ne oldu Allah aşkına… Kur'an'da nefsi terbiye etmeye yetecek hiçbir emir amel örnek bir şey yok mu yahu yapmayın. Allah hesabını sorar size Allah'a inanıyor da nasıl korkmayabiliyorsunuz.
Nefsi terbiye işini tasavvufa,
Cezai müeyyide, hukuk işini tağuta,
Cihadı da ne idüğü belirsiz bir takım terör örgütlerinin eline bırakırsanız, işte dini bölmek, dejenere etmek bu olur.
Uyanın millet! Kendinize gelin… ne oluyor size?
İçine bir damla sidik düşen bir kova suyu nasıl ki tiksinir içmezsiniz, işte içine damlalarca hatta oluk oluk şirk akmış bu gibi inanç ve ekollerden öyle kaçınız.
Felancı filancı şeyh böyle değil, onlar iyidir diyerek istisna tutuyorsanız, Tevhid inancını halen anlamış değilsiniz galiba. Ne olur bir kez daha, Allah için bir kez daha Kur'an okuyun…

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
müslümanlar bir arada olmalı
 
Toptan Allah'ın dinine sarılmak budur. ayrı ayrı inançlarla bağımsız hareketlerle din olmaz.
İşiniz ve zamanınızı Allah'a adayın.
Nasıl?
 
Önce birbirimizi tanıyalım ve ne yapacağımızı öğrenelim. Sonrası kolay.
Allah yolu çizmiş zaten.
Ana Tema ne?
 
Malın ve canın Allahın bunu biliyorsun. Cennet karşılığında sattın sen onu... Şimdi malın canın ve kaybederim diye korktuğun eşin, işin, ticaretin, evin yurdun varsa sen uzak dur. Müslüman olunca sen de gel aramıza. Tek kural şu ki, adın kim olursa olsun müslüman ve kimle olursan ol müslümanlar toplumundansın. Cemaatin olamaz, örgütün olamaz.Tek başına karar veremez ve uygulayamazsın. Allahın dini için insan sözleri bağlayıcı değildir ve kur'an dışında kaynak olamaz.
Sonuç,
 
Bu site sadece müslümanlara açıktır ve adı müslüman olup kendi olmayanlarla bizim işimiz yok onlar da bizi rahatsız etmezlerse seviniriz...
 
Tam 42384 ziyaretçi (92645 klik) burdaydı!
kur'andan değerli okunacak ne var? O halde önce kur'an burada anlaşalım... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol