Müslümanlar için hazırlanan sitenin tek amacı, adı islam olan dinlerin içinden gerçek dini almak gerisini çöpe atmaktır.
   
 
  1. KUR'ANÎ RED VE KABUL NASILDIR?
1. KUR'ANÎ RED VE KABUL NASILDIR? Sayfa başına git

1. KUR’ANÎ RED VE KABUL NASILDIR?

(Tevbe konusuna girmeden önceki hatırlatma amaçlı yazı)
Salih saygın istanbul 2001

Biraz uzun bir girişten sonra konuya gireceğiz ama mazur görün, çünkü bizce bazı perdelerin kaldırılması çok gerekli. Ne yapalım ki ne kadar perde varsa kapatılmış gözlere de biz acizane aralamaya çalışıyoruz , kaç perde de bizde vardır kim bilir Allah yardım etse keşke kurtulsak da hidayet bulsak…

BİR HATIRLATMA:


Konuya başlamadan şunu tekrar etmekte fayda görüyoruz, doğruluğu kesin olan sadece Kuran’dır. Bu anlattıklarımız bizim Kur'an’dan anladıklarımızdır. Siz, bizim sözlerimize doğru ya da yanlış derseniz yanlış yaparsınız. Söylediklerimizi Kur’an’a bakarak tasdik ya da reddetmelisiniz.. Doğrularsanız bu fikir sizindir. Ecri size aittir. Yanlışlığını anlarsanız itaat etmez, doğrusunu uygularsınız. Asla bizim anlattıklarımızla yetinmeyip kurana müracaat etmekle yükümlüsünüz. Sizin doğru yola girmiş olmanız sizin lehinize olup saparsanız bunda bizim mesuliyetimiz yoktur. Size ne zorla bilgi kabul ettiriyor ne de zorla doğruları reddetmeye davet ediyoruz. Sizi nereye davet ettiğimiz ise açıktır ve yineliyoruz: sizi Kur'an'a davet ediyor her şeyin doğrusunu bilen Allah'tır diyoruz.
Bildiklerimize aykırı,
Hocamız yanlıştır dedi,
Hadi canım olur mu öyle şey, diye, red şekilleri yoktur.
Bu adam dediyse var bir bildiği,
Ayet söylüyor, yanlış olacak değil ya,
Şimdi kim bakacak kur’ana, öyledir, öyle…diye de kabul şekli yoktur.


Şimdi bir sınıflandırma yapalım:

KONUŞULAN YA DA YAZILAN
İDDİA:……………………………………..
DELİL:…………………………………….

İTİRAZ:
DELİL:…………………………………….
DOĞRU OLAN:……………………..........

Şimdi Tutarlı Bir İtirazı İnceleyelim:
İddia: Şefaat vardır. Günahkar olan kulları cehennemde yanmaktan şefaatçi kurtarabilir. Allah onun sevgisi üzerine bizi affedebilir.
DELİL: Bütün İslam ülemasından öyle işittik. Muteber olduğunu sandığımız alimlerin çoğu bunu doğrulamıştır. Bu konuda Rasulullah hadislerinde bize bilgi vermiştir. Şefaatinin olduğunu Allah rasulu kendisi söylemektedir. “benim şefaatim ümmetimden büyük günahları olanlaradır.” Gibi hadisler mevcuttur. Allah Kur'an'da kendi izin verdiklerinin şefaatini kabul edeceğini bildirmiştir.

İTİRAZ:
İddia: şefaat vardır. Fakat şefaat sahibi Allah'tır. Allah hiç kimseye günahları affettiren, aracı olup, cennete götüren bir yetki ile şefaat hakkı vermeyecektir.
DELİL: Kur'an'da, hesap gününde şefaatin olmadığına dair ayetler vardır. (2:48,123,254) Bu ayetlerde hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği günden yani hesap gününden bahsedilmiş ve istisna gösterilmemiştir. Secde 4. ayette Allah'tan başka şefaatçiniz yoktur buyurulup, yine istisna konmamıştır.bu toplumun bildiği “aracı olma, cennete gitmesine vesile olma anlamında bir şefaattir. Kur'an ise değişik bir şefaat anlayışından bahsederek, 21.surenin 27 ve 28. ayetlerinde “ şefaatçiler Allah'tan önce söz söylemezler. Ancak O’nun emri ile iş yaparlar. Allah da onların ne yaptıklarını bilir.onlar Allah'ın zaten hoşnut olduğu kişiden başkasına şefaat edemezler. O’nun korkusundan tir tir titrerler.” Şeklinde açıklamıştır. Buna Nuh peygamberin oğluna şefaat edememesini hatta nuh peygamberin bu isteğine pişman olup böyle bir af isteğinde bulunduğu için bile Allah'tan af dilemiş olmasını örnek verebiliriz.Biz Müslümanlar Allah rasulünün Allah'ın hükmüne zıt şeyler söylemeyeceğine inanırız.
Ayrıca mü’minlerin şunu bilmeleri gerekiyor ki, Allah iman edenlerin dostudur. İman edenlerin Allah gibi dosta güvenmeleri gerekir. Aracı aramamalıyız. Çünkü zümer suresi 43 ve 44. ayetlerde olduğu gibi Allah bütün şefaat benim diyorsa bunun anlamı açıktır. Şefaatçi aramayın buna gerek yok demektir.
Secde:4- Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hakim olmuştur). Sizin için O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?
Allah'ın ayetleri varken hadise gerek yok. Açıklayıcı olarak hadislerden elbette yararlanmak gerekir. Ama şu da gerçek ki bir hadis rivayeti Kur'an ayeti ile çelişiyorsa seneti kime ait olursa olsun rivayetçi kim olursa olsun bilmeliyiz ki uydurulmuştur. İnsanları tevhide çağıran bir peygamber Kur'an'ı bize bizzat kendi ileten bir resul nasıl olur da Kur'an'a ters bir şey diyebilir ki. Rivayet zincirinin sahihliğini gösterene biz de Kur'an'ın sahihliğini gösteririz.
Allah tin suresinde sorar ki, değil midir ki Allah hükmedenlerin en güzel en isabetli, en doğru hükmedenidir? Biz elbette öyledir deriz. Allah'ın acımadığına şefaatçinin acıması bize ters gelmiş olmakla beraber Allah'ın günahları affetmekte özgür oluşu, acıma bakımından da eşiz oluşu bizi bu inanca yöneltir. Kaldı ki Rasulullah bize öğrettiği tevbe duasında, “Lâ yeğfiru’z zünûbe illâ ente” (günahları affedecek senden başka kimse yoktur.) dememizi ister. Aynı peygamber kızı Fatma’yı uyarmış babasının peygamber oluşuna güvenmemesini amellerini hazırlamasını ister. Kur'an'da çizilen sahnelerde hesap günü kimsenin kimseye hayır sağlayabilecek durumda olmadığı da ortadadır. Şefaatçiler ile ilgili ayette söz konusu şefaatin Allah'ın zaten vermiş olduğu bir kararı değiştirmeyeceği ayetle sabittir. Bir kulun şefaati olmuş olsa bile zaten bu şefaat Allah'ın hoşnut olup, cennete zaten sokacağı kula olacağı da ayetten açık ve net anlaşılıyor.
21:26 "Rahmân çocuk edindi." dediler. O, yücedir. Hayır (Rahmân'ın çocukları sanılan melekler, O'nun) değerli kullar(ı)dır.
21:27 O'NDAN ÖNCE SÖZ SÖYLEMEZLER VE ONLAR, O'NUN BUYRUĞUNU YAPARLAR.
21:28 (Allâh) Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. (Allâh'ın) râzı olduğundan başkasına ŞEFÂ'AT EDEMEZLER ve onlar, O'nun korkusundan titrerler.
Kehf:110- De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin."
Bırakın ahirette şefaat etmeyi dünyada bile bakın Allah peygamberine ne buyuruyor:
Kasas:56- (Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
Ayrıca bakınız:
11:105 78:38 34:23 6:51
Aklı olan herkes anlar ki ayette geçen şefaat zten Allah'ın verdiği bir görevdir, çünkü şefaat eden sadece Allah'ın kararını açıklıyorlar ve ayette denildiği gibi Allah'ın buyruğunu yapıyorlar.
Evet bu verilen örnek sonrası bir şey daha diyelim, bazıları ayetler bu iken hadis tam zıttını söylüyor, yani bu hadis değil arkadaş, resmen uydurulmuş bir söz diyoruz; diyorlar ki ravileri sağlam da yok bir değil birçok hadis var da, bu Allah'tan korkmaz adamlara diyorum ki be akılsızlar hadislerin ravi zincirinde en son yazılı olan kişi kaç yüzyıl önce ölmüş ne ravisi… O hadisin son ravi zinciri hadis kitabını ilk yazan sonra matbaa icad edilince basan, sonra da mü’min olup olmadığı belli olmayan yığınla yayınevi değil midir. Bu basımların amacı ticaret değil midir? Allah’ın kitaplarını değiştiren insanların yüzyıllar sonra kendi yazdıkları kitapları değiştirmeyeceğine kim şahitlik eder? Kim elini açıp “Allahım beni bu hadisleri rivayet edenle aynı yere sok: cennetse cennet, cehennemse cehennem” der? Var mı delikanlı aranızda?
Dininizin temeli yapıyorsanız bir şeyi, dikkatli olunuz!
Yani Peygambere dayatılan uydurma hadisi anlayabiliyoruz ama Allah’ın koruduğu ve açıktır nettir, mutlaka anlarsınız dediği Kur'an'daki ayetlerini anlayamıyor ve yalan söylüyormuş gibi haşa uydurma birkaç sözü onun kelamının önüne geçirebiliyorsak yazık…
Allah rasulü bir söz söylemiş ve bir hüküm vermişse bize itaat etmek düşer, isyan edip akılsızlık etmek, cehennem odunu olmak düşmez… Kesinlikle Rasulullah'ın başımız üstünde yeri var, ona itaat etmedikten sonra onun getirdiği kitaba hangi yüzle itaat edeceğiz? Ama aklımızı ne sattık ne de beynimizi kiraya verdik, aynı saygıyı Allah'a göstermeyeceksek kusura bakmayın size taptığınız şeyi alın bizden uzağa gidin derim. Sizi düşünmeye davet eden kurana çağırıyorum, tekrar düşünün ve Allah'tan korkun.
Birilerinin adını hadis düşmanı koymuş habire dolduruyorlar beyinleri…
Sanki bir sözü Allah rasulü söylediyse özellikle itaat etmeyelim ama sıradan birinin sözü ise o zaman itaat edelim diyormuşuz gibi davranılıyor.
Ne demek hadis düşmanı! Allah rasulüne değer vermeyene Allah lanet etsin. Atalarının ve onların kafalarını işgal etmiş bir sürü yanlış bilgiyi atmalarına yardım edelim diye kendimizi paralıyoruz, onlar klişe laflarla tuhaf tuhaf delilsiz konuşuyorlar. Yahu siz yanlış bir din üzere ölüp daha geri dönemeyip cehennemde ebediyen kalmaya ne kadar korkusuz bakıyorsunuz… diyeceğiz, fakat duyacaklar mı acaba…
Geçersiz bir itiraz sunacağız şimdi de…
İddia: Ğaybı Allah bilir. Başka kimseyi vakıf kılmaz. Sadece rasullerinden dilediğine bildireceğini söylemiştir. Bu bildirme gizli olursa bunu zaten biz bilmeyiz ve bizi hiç ilgilendirmez (-ki gizli bir bildirme olduğuna dair bilgimiz yoktur, zaten bilgi olsa idi gizlilik olmazdı). Eğer açık bir bildirme ise elçinin görevidir onu tüm insanlara bildirir. Bu da ayetle olur, çünkü peygamberimiz fani olup birgün ebedi aleme gideceği için ve onun mesajı olan Kur'an çağlara hitap eden evrensel bir özellik taşıdığı için ayetle olur. Aksi halde Allah'ın bir bilgi verip sonra bizi o bilgiden sorumlu tutmaması düşünülemeyeceği için o bilgi korunmaz ya da değiştirilirse bu bizim gibi asırlar sonra dünyaya gelenler için adil olmazdı. Ayetler Allah'ın vaadi ile korunmakta olup hadisler için ise böyle bir korunma vaadi yoktur. Kısacası elçilerinden dilediğine Ğaybı ayetle Allah bildirir. Rasulullah son gelen peygamber olup miladi 632 yılında vefat ettiğinden dolayı en azından 632 yılından beri kimseye ğaybi bir bilgi verilmemiştir. O halde şeyhi müridinin nerede olduğunu neler hissettiğini ve düşündüğünü, başında ne gibi dertler olduğunu, bilemez ve imdadına yetişemez. Tabi telefon açıp haber vermediyse…
Konunun dayanağı olan ayetler ise:
En’am: 59: Gayb'ın anahtarları Allah'ın katındadır, onu yalnız O bilir. Mutlaka O'nun bilgisi altında dalından düşen her yaprak, yerin karanlık derinliklerindeki her tane, yaş- kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.
Lokman:34: Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Her şeyi bilen ve her şeyden haberi olan yalnız Allah'dır.
Hud:123: Göklere ve yere ilişkin bilinmezliklerin (gaybın) bilgisi Allah'ın tekelindedir. Her işin kesin çözüm mercii O'dur. Öyleyse sırf O'na kulluk sun, yalnız O'na dayan; Rabbın onların neler yaptıklarından habersiz değildir.
Kehf:26: Dedi ki; «Onların mağarada ne kadar kaldıklarını herkesten iyi bilen Allah'tır. Göklerin ve yeryüzünün sırlarının bilgisi O'nun tekelindedir. O ne güzel görür ve ne güzel işitir. İnsanların O'nun dışında başka bir koruyucuları, başka bir önderleri yoktur ve O egemenliğine hiç kimseyi ortak etmez.
A’raf:188: De ki; ben kendime, Allah'ın dilediğinden başka bir yarar ya da zarar dokunduracak güçte değilim. Eğer görünmeyeni, ğaybı bilseydim, daha çok iyilik elde ederdim. Ve başıma hiçbir kötülük gelmezdi. Ben sadece müminler toplumuna seslenen bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Neml:65: De ki; «Bilinmezi, ğaybı ne göktekiler bilir ne de yerdekiler. Onu sadece Allah bilir». Onlar ne zaman yeniden diriltileceklerini de bilemezler.
Âli İmran:179: Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, Ğaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır.
İTİRAZ:
İddia: şeyhim Ğaybı bilir.
Delil: çünkü şahit oldum. Gözümle gördüm, kulağımla duydum. Allah sevdiği insana neden bildirmesin ki? Gücü yetmez mi? Hem sevmediği şeytan bile bir anda her yere gidiyor biliyor da o Allah dostunun neden haberi olmasın ki?
Şimdi gelelim bu itirazdaki tutarsızlıkları incelemeye…
Kul ayetlere karşı gördüğü duyduğunu öne sürerek kendini Allah'a şirk koşmaktadır.
Ayetler her ne olursa olsun delildir ve onlardan sorguya çekileceğiz. İnsanın gözünü kulağını yaratan Allah'tır o ayetlerin sahibi…
İnsan yanılır yanlış yorum da yapar yalan da söyler hayal de görür ama Allah asla öyle değildir.
Allah vaadini tutandır. Tevbe :111. ayette, “…………... ALLAH'DAN DAHA ÇOK SÖZÜNDE DURAN KİM OLABİLİR Kİ? …………” ibaresinden de bu anlaşılıyor.
Allah Ğaybı kimseye bildirecek değilim der de vaadinden döner mi? Allah'ın bildirmem dediği Ğaybı, neden bildirmesin diye sorularak sözünde durmayabilirmiş gibi sıfatlandırmaktadır. Onu tenzih ederiz.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
müslümanlar bir arada olmalı
 
Toptan Allah'ın dinine sarılmak budur. ayrı ayrı inançlarla bağımsız hareketlerle din olmaz.
İşiniz ve zamanınızı Allah'a adayın.
Nasıl?
 
Önce birbirimizi tanıyalım ve ne yapacağımızı öğrenelim. Sonrası kolay.
Allah yolu çizmiş zaten.
Ana Tema ne?
 
Malın ve canın Allahın bunu biliyorsun. Cennet karşılığında sattın sen onu... Şimdi malın canın ve kaybederim diye korktuğun eşin, işin, ticaretin, evin yurdun varsa sen uzak dur. Müslüman olunca sen de gel aramıza. Tek kural şu ki, adın kim olursa olsun müslüman ve kimle olursan ol müslümanlar toplumundansın. Cemaatin olamaz, örgütün olamaz.Tek başına karar veremez ve uygulayamazsın. Allahın dini için insan sözleri bağlayıcı değildir ve kur'an dışında kaynak olamaz.
Sonuç,
 
Bu site sadece müslümanlara açıktır ve adı müslüman olup kendi olmayanlarla bizim işimiz yok onlar da bizi rahatsız etmezlerse seviniriz...
 
Tam 42387 ziyaretçi (92650 klik) burdaydı!
kur'andan değerli okunacak ne var? O halde önce kur'an burada anlaşalım... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol