Müslümanlar için hazırlanan sitenin tek amacı, adı islam olan dinlerin içinden gerçek dini almak gerisini çöpe atmaktır.
   
 
  TENKİD5

70- ............. El-Kaasım şöyle diyor:Ben Âişe’den işittim, şöyle diyordu: Biz ancak Hac etmeği düşünerek yola çıktık. Şerif mevkiine geldiğimiz zamân ben hayz oldum..............(Buhari, Kitâbu’l-Hayz C.1 H.1 S.397, Ötüken )

71-.............Bana Hişâm, Urve’den haber verdi ki, Urvetu’bnu’z-Zubeyr’e: Hayızlı kadının bana hizmet etmesi yâhut kadının cünüp iken yanıma gelmesi câiz midir? diye sorulmuş. Urve de : Bana göre bunun hepsi câiz, öyle olan da, böyle olanda bana hizmet eder. Bundan dolayı hiçbir taraf için beis yoktur. Bana Âişe haber verdi ki, kendisi hayızlı ve hücresinde ikamet ederken, Resûlullah da mescide itikâf ettiği zamân, Resûlullah başını uzatır, o da Resûlullah ın başını tarardı. (Buhari, Kitabu’l-Hayz C.1 H.3 S.398, Ötüken 1997 )

Kendi kendilerini yalanlamak üzere birde şöyle bir rivayet uydurdular.

72-............Zerrate şöyle demiş : Âise (r.anhâ)’dan, şöyle demiştir:
“Ben hayızlı olduğum zaman ( Resûlullah’ın) yatağından bir hasır üzerine iner ve temizleninceye kadar Resûlullah (s.a)’a yaklaşmazdım.” (Ebû Dâvûd, K.Tahâre (1), Bâb 106 Cilt 1 H.271 s.479, Şamil 1987)

Böylece bu konuda da kendi kendilerini tekzip etmiş oldular. Zaten rivayet uydurmalarında en sık başvurdukları metotları zıt ve ihtilaflı rivayetler uydurmaktır, bunu da bir konuda sıkıştıklarında veya işlerine geldiğinde kullanmak üzere veya ortalığı karıştırmak için planlı tasarlamışlardır. Sık sık bu tür zıt rivayetlerine örnekler vermeğe çalışacağım. Şimdi iftira rivayetlerini sıralamaya devam edecek olursam:
 
73- ...........Enes Bin mâlikten rivayet: Uhud harbinde, Yemin olsun ki, Âişe binti Ebi Bekir, ile Ümmü Süleym’i paçalarını sıvamış halde gördüm, Baldırlarının bileziklerini görüyordum. Su tulumlarını sırlarında taşıyor gâzilerin ağızlarına boşaltıyorlardı. ( Müslim, cilt 8 139/655 ter. Ahmed Davudoğlu, Sönmez neşriyat a.ş

Bura da da savaş heyecanıyla kamufle ederek, Âişe’nin ve Ümmü Süleym’in baldırlarını gösterdiği iftirası rivayet edilmiştir.

74- Müslim’in bir diğer rivayetinde : “ Hz. Âise radıyallahu anhaya bir zat misafir oldu. Adam sabahleyin elbisesini yıkamaya başladı. Hz. Âise ona :
“ Sana (meni) bulaşan yeri (gördüysen) orasını yıkaman kâfi idi. Göremediğin takdirde etrafını yıkardın. Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ın elbisesinden ( meni bulaşığını ) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, ( Birde yıkamaksızın ) onun içinde namaz kılardı”.......... (K.S 3517 C. 10 S. 345 Akçağ 1990 alıntısı Müslim, Tahâret 105, 109 (288,290) )

Güya Âişe’ye bir adam misafir olmuşta, Âise adama menisini nasıl yıkayacağını izah etmiş. Biz Âişe’yi böyle bir iftiradan tenzih ederiz. Özellikle cinsel konularda, Âise hakkında rivayetler uydurmuşlardır. Bu da, Âişe’nin şahsında Peygambere ve Ebu Bekr’e olan kinlerini göstermektedir.

75-.........Biz Amr İbn Meymûn, Süleyman İbn Yesâr’dan tahdis etti. O şöyle demiştir: Ben Âişe’ye elbiseye isâbet eden meniden sordum. Âişe: Ben onu Resûlullah’ın elbisesinden yıkardım da, yıkama izi yer yer ıslaklıklar elbisesinde göründüğü halde çıkardı, dedi (Buhari, c. 1 Kitabu’l-Vudu 93 s. 354 Ötüken 1997 )

Bu da önce ki benzerleri gibi iftira içeren bir rivayettir. Erkekler menilerini nasıl yıkayacaklarını Âişe’den başka soracak kimse bulamadılar mı, kaldı ki ahmaklar bile meninin nasıl yıkanacağını bilirler.

76-.........Ben Urve ibnu’z-Zubeyr’den işittin, Peygamber (S) Âişe’ye ( R )’ye:
-”Ebû Bekr’e emret de insanlara namâzı kıldırsın” buyurmuş.
 - Ebû Bekr pek yufka yürekli bir adamdır. Ne zamân Senin makamına dikilirse kalbi incelir, demiş.
Peygamber evvelki emrini tekrar buyurmuş, Âise de “Ebu Bekr hüzünlü bir adamdır” sözünü tekrarlamış.
Şu’be ibnü’l Haccâc yukarıdaki senedle dedi ki: Peygamber üçüncü yahut dördüncü defasında:
- Şüphesiz sizler, Yusuf Peygamber’in karşılaştığı kadınlarsınız. Ebû Bekr’e emredin de namâzı kıldırsın.” buyurdu. (Buhari, Kitabu’l Enbiyâ 59 C.7 S.3148-3185, Ötüken-1987)

Burada da, Âişe’ye ne tür bir iftirada bulunduklarını belirtmek için, Yusuf Peygamberin karşılaştığı kadına, Kur’an’dan örnek vereceğim, mealen:

-Yusuf’un evinde kaldığı kadın, onun nefsinden murâd almak istedi ve kapıları kilitleyip: “Haydi gelsene!” dedi. (Yusuf): “Allah’a sığınırım dedi, efendim bana güzel baktı ( ben nasıl onun İyiliği’ne karşı hıyanet ederim), zalimler iflah olmazlar!: 12/23
- And olsun, kadın onu arzû etmişti, eğer Rabb’inin doğruyu gösteren delilini görmeseydi Yusuf da onu arzû etmişti. Böylece biz kötülüğü ve fuhşu ondan çevirmek istedik; çünkü o, ıhlâsa erdirilmiştir (seçkin) kullarımızdandır. 12/24

 Görüldüğü gibi, Yusuf Peygamberin karşılaştığı kadın evli olmasına rağmen, Yusuf peygambere zina teklifinde bulunmuştur. Peygamber nasıl olur da Âişe’yi böyle kadınlara benzetir, bu ağır bir ithamdır.

77- Hz. Âişe radıyallahu anhâ anlatıyor: “Ebu’l-Ku’ays’ın kardeşi Eflah, örtünmeyi emreden ayet indikten sonra yanıma girmek için izin istedi. Ben:
“Allah’a yemin olsun, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâmdan izin istemedikçe ben ona girme izni vermeyeceğim! Çünkü o’nun kardeşi Ebu’l-Ku’ays beni emziren kimse değildir. Beni Ebu’l-Ku’ays’ın hanımı emzirdi! dedim. Derken yanıma Aleyhissalâtu vesselâm girdiler.
“ Ey Allah’ın Resûlü dedim, Ebu’l-Ku’ays’ın kardeşi Eflah yanıma girmek için izin istedi. Ben sizden sormadıkça izin vermekten imtina ettim! dedim. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “amcana izin vermekten seni alıkoyan sebep ne?” buyurdular. Ben :
“ Ey Allah’ın Resûlü! dedim. Beni emziren erkek değil. Beni onun hanımı emzirdi” dedim. Resûlullah yine:
“Sen onun girmesine izin ver. Zira o senin amcandır, Allah iyiliğini versin” buyurdular. (K:S 5670 C.16 s.28 alıntısı, Buhari, Humus 4, Şehadet 7, Nikah 20; Müslim, Radâ’2. (1444); Muvatta, Radâ 2, (2.601,602); Tirmizi, Radâ’1, (1147); Ebu Dâvud, Nikah 7, (2055); Nesâi, Nikâh 49,(6,99). )

78-..........Bize Şu’be, el-Eş’as’tan; oda babası Ebû’s-Sa’sâ Selim İbnu’l-Esved’den; o da Mesrûk’tan; o da Âise’(R )’den tahdis etti ki, Âişe’nin yanında bir adam varken Peygamber (S ) içeri girdi. Peygamber bunu hoş görmediğini belli eder gibi yüzünün rengi değişti. Bunun üzerine Âise:
- Bu benim (süt) kardeşimdir! dedi.
Peygamber de:
-”Süt kardeşlerinizin kim olduğuna iyi dikkat ediniz. Çünkü süt, ancak açlıktandır buyurdu. (Buhari, Kitâbu’n-Nikâh, 40 S.519 C.11 Ötüken 1988 )

İddia ettiklerine göre süt amca, süt kardeş gibi kimselerin, serbestçe bayanların yanına girebileceğini rivayet ettiler. Bunun böyle olmadığını Kur’an’dan örnekler vererek gösterecek olursam, mealen:

- Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan cariyeleri , erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsi güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.  24/31
 
Görüldüğü gibi ziynet eşyalarının gösterilebileceği kimseler arasında, süt kardeş veya süt amca bildiril memeştir. 24 Nur 31 de belirtilen kardeş lafzı öz kardeşler hakkındadır. Zira, Kur’an’da süt kardeşlerden bahsedilirken “süt kardeş” olarak ayrı bir şekilde belirtilmişlerdir. Bunlar nikah yönünden yasaklanmışlardır, fakat nikahlarının haram oluşu, onlara öz kardeş hususiyeti vermemektedir. Yani mümin bayanlar için gizlenme konusunda diğer süt kardeş olmayanlardan bir farkları yoktur. Buna benzer olarak dikkat edilirse, Peygamberin zevceleri, Kur’an’da müminlerin anneleri olarak belirtilmişlerdir. Peygamberden sonra müminlerin onları nikahlamaları ebediyen haramdır. Buna rağmen müminler onlardan yüz yüze eşya dahi isteyemezler, ancak bir perde arkasından olursa, yani aralarında bir perde varsa isteye bilirler. Demek ki bazı akrabalıklar vardır ki gizlenmeyi ortadan kaldırmaz. Müminlere anne olmak gizlenmeyi ortadan kaldırmıyorsa, nasıl olurda süt kardeş olmak, hele kavramı dahi İslamiyet te olmayan, süt amca diye uydurdukları akrabalık, gizlenmeyi ortadan kaldırsın. Şimdi bu hususlara ait Kur’an’dan örnek verecek olursam, mealen:

- Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları , birleştiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer onlarla henüz birleşmemişseniz (kızlarını almaktan ötürü) üzerinize bir günah yoktur- kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız. Ancak geçmişte olanlar hâriç. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir. 4/23

Dikkat edilirse süt kardeşler, ismen süt kardeş olarak belirtilmiştir. Öz kardeşler sadece kardeşleriniz olarak isimlendirilmiştir. 24 Nur 31 de süt kardeşlere ruhsat verilmemiş, 4 Nisa 23 te ise nikahlanmaları yasaklanmıştır.

Kûr'an'dan mealen:

- Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah’ın Kitabında birbirlerine müminler ve muhâcirlerden daha yakındırlar. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bu Kitab’ta yazılı bulunmaktadır.
33/6


BÖLÜM 4

Görüldüğü gibi, Peygamberin eşleri müminlerin anneleridir. Fakat, müminlere anne olma vasıfları gizlenmelerini ortadan kaldırmaz, Kur’an’dan mealen:

- Ey iman edenler! Hazırlanmasını beklemeyeceğiniz bir yemeğe çağrılmanız hariç, size izin verilmeden Peygamberin evlerine girmeyin, Fakat çağrıldığınız zaman girin, Yemek yediğiniz zaman, hemen dağılın, sohbete dalmayın, çünkü bu durum, Peygamberi üzüyor. O, (sizi evden çıkarmaktan) utanıyor. Halbuki Allah, hak olan bir şeyden utanmaz, Peygamberin hanımlarından bir eşya istediğiniz zaman bir perdenin arkasından isteyin. Bu durum, sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha temizdir. Resûlullah’a eziyet etmeniz, ondan sonra onun hanımlarıyla evlenmeniz ebediyen caiz değildir. Şüphesiz bu durum, Allah katında büyük bir günahtır.
33/53

Bu itibarla, süt amca ve süt kardeş konusunda rivayet edilen hadisler, uydurma olup aslı yoktur.
Süt çocukluğu konusunda iddiaları da, Kur’an’da belirtilenden çok değişiktir. Kûr’an’da çocuk en fazla iki yıl emzirilir, yani iki yaşından sonra öz annesi dahi onu emziremez. Fakat onlar adamlarında emzirilebileceğini rivayet ettiler.
Emzirme ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:

- Anneler, çocuklarını -emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için- tam iki yıl emzirirler. Onların uygun biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir. Herkes ancak gücü ölçüsünde bir şeyle mükellef tutulur. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de çocuğun ait bulunduğu baba, çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçının da aynı şeyi yapması gerekir. Eğer (ana, baba) anlaşıp danışarak (çocuğu memeden) kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt annesi tutup) emzirmek isterseniz, vereceğinizi güzelce verdikten sonra yine üzerinize bir günah yoktur (emzirirseniz) Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. 2/233
 
Çocukların en fazla iki yaşına kadar emzirtilebileceği açıktır, buna rağmen şu rivayette bulundular:

79-.............. Aişe’den naklen rivayet:
Ebû Huzeyfe’nin âzâdlısı Sâlim, evlerinde Ebû Huzeyfe ile ailesinin yanında bulunuyormuş derken, Sehle binti Süheyl, Peygambere gelerek:
- Sâlim artık erkeklik çağına geldi; ve erkeklerin akıl ettikleri şeylere akıl erdirmeye başladı ama yanımıza giriyor. Zannediyorum ki, bundan Ebû Huzeyfe’nin hatırına bir şey geliyor; demiş.
Bunun üzerine peygamber ona:
“Salim’i emzir, ona haram ol da Ebû Huzeyfe’nin hatırına gelen şey gitsin!” buyurmuş.
(Sehle bunu yapmış ve) dönerek:
- Ben onu emzirdim; Ebu Huzeyfe’nin hatırına gelen şey de gitti; demiş. (Müslim, 27/371 Cilt 7 Ahmet DAVUTOĞLU, Sönmez Neşriyat A.Ş.)

Salim’in yaşı konusunda yine Müslim’de şu ifadeler geçmektedir.

- Koskoca adam olduğu halde onu nasıl emzireyim dedi. “Resûlullah gülümseyerek onun koskoca adam olduğunu biliyorum.” cevabını verdi. (Müslim, 26 C.7 Sönmez Neşriyat ).
- Sehle; ama o saçlı sakallı (adam)dır, dedi. (Müslim, 30/373 C.7 Sönmez Neşriyat ) .

80 ............. Âise (Radıyallâhu anhâ)’dan; Şöyle demiştir: (Ebû Huzeyfe’nin karısı) Sehle binti Süheyl (Radıyallâhu anhüm) Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:
- Yâ Resûlullah! (Evlatlığımız) Sâlim’in yanıma girmesinden dolayı (kocam) Ebû Huzeyfe (bin Utbe)’nin yüzünde cidden bir hoşnutsuzluk görüyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) (Sehle’ye:)
- “Sen Sâlim’e süt emzir” buyurdu. Sehle:
- O, yetişkin bir adam olduğu halde ben nasıl onu emzireyim? dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gülümsedi ve: - “Ben onun yetişkin bir adam olduğunu şüphesiz biliyorum.” buyurdu. Sehle (Radıyallahu anhâ) (gidip bu işi) yaptıktan sonra Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e )’e gelerek:
Ben (Sâlim’e süt emzirdikten) sonra (kocam) Ebû Huzeyfe (Radıyallahu anh)’ ın yüzünde bir hoşnutsuzluk görmedim, dedi. Sâlim (onun sütünü emmeden önce ) Bedir savaşına katılmış idi.” (İbn’i Mace, H.1943, Sünen-i İbn-i Mace, S.412 C.5 Baskı 1992 Kahraman Yayınları. )

Görüldüğü gibi süt emzirmeyle ilgili iddiaları ve rivayetleri İslam la ilgisi olmayan sapık iddialardır. Hangi kadın göğsünü açıp bir adama kendini emzirirde, bunun adına süt çocukluğu denir. Kur’an öğretisine karşı o kadar kin ve nefret doludurlar ki, dillerine ne gelirse söylemekten çekinmemişlerdir.

Diğer bir rivayet çeşitleri de , İslamiyet’teki, erkeklerin birden fazla kadını nikahlama ruhsatıyla ilgilidir. Bu rivayetlerini sıralarken kendilerince alay etmek amacındadırlar. Zira sarf ettikleri ifadelerden bu anlaşılmaktadır. Bu rivayetlerine konu olarak ta Peygamberleri ele almışlardır, örneğin:

81- Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm, hanımlarına gece ve gündüz aynı saatlerde ziyarette bulunurdu. Onlar on bir tane idiler. Enes’e: “Buna tâkat getirebiliyor muydu? denmişti. O : “Biz ona otuz kişinin gücü verildiğini konuşurduk” diye cevap verdi.” (K.S. 5713 C.16 S.69 alıntısı, Buhari, Gusl 12; Nesâi, Nikâh 1, (6,53,54). )

82- Bize Müseddet tahdis etti. Bize Yezid ibn Zurey’ tahdis etti. Bize Said ibn Ebû Arûbe, Katâde’den; o da Enes (R)’den tahdis etti ki, Peygamber (S)’in dokuz kadını olduğu hâlde, tek bir gece içinde kadınların hepsi üzerine dolaşırdı.
Ve yine bana Halife ibn Hayyât şöyle dedi: Bize Yezid ibnu Zurey’ tahdis etti: Bize Said, Katâde den tahdis etti ki, onlara da Enes, Peygamberden olmak üzere bunu tahdis etmiştir. (Buhari, Kitâbu’l-Nikâh H.6 C.11 S.5163 Ötüken 1988 ).

Görüldüğü gibi iki rivayet birbirleriyle çelişkilidir, birinde on bir eş derken, diğerinde dokuz eş denmiştir. Güya Peygamber Enes’e söylemiştir, peki Enes on birle, dokuzu ayıramıyorsa bunu nasıl tahdis etti. Farz edelim ki, ayrı ayrı zamanlar için tahdis etmiş olsunlar, yani Peygamber iki eş için evlenmiş veya boşanmış olsun. Buna rağmen rivayetlerin herhangi bir temele dayalı ciddiyetleri yoktur. Aile yaşantısı içerisindeki bazı şeyleri insan kendi öz anne babasına söylemezken. Peygamber gibi bir insan aile sırlarını neden gidip Enes’e söylesin. Şimdi bu tür iftiralarını yazmaya devam edecek olursam:

83- Hz. Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Süleyman aleyhisselâm (bir gün)
“Bugün, kesinlikle doksan kadınıma uğrayacağım. Hepsi de Allah yolunda cihad edecek bir yiğit doğuracak! dedi (veya melek) ona:
“İnşaallah de bari!” uyarısında bulundu. Ama Hz. Süleyman inşaallah demedi.
Söylediği gibi, o gün, bütün hanımlarına uğradı. Kadınlarından sadece biri hâmile kaldı. O da yarım insan doğurdu.”
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sözüne devamla:
“Nefsimi elinde tutan Zât’a yemin olsun! Eğer Süleyman aleyhisselâm “inşallah!” demiş olsaydı hepsi de Allah yolunda atlı olarak cihad eden çocuklara sahip olacaktı” buyurdu.” (Buhari, Enbiya 40, Eymân 23,(1654); Nesâi, 39,40,(7,25); K.S. 5825 C.16 S.299 Akçağ 1993 )

84-............. El-A’rac’dan; Ebû Hureyre (R)’den tahdis etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Dâvud’un oğlu Süleymân: Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım da onlardan her biri Allah yolunda mücahide edecek birer süvâri oğlana gebe kalır, diye kesin konuştu. Arkadaşı olan melek ona: İnşâallah de, dedi. O diliyle inşâallah demedi. O hakikaten o kadınları dolaştı, fakat içlerinden yalnız biri iki şıkkından biri düşük bir oğlana hâmile kalmıştır”.
Peygamber: “Eğer Süleymân İnşâallah deseydi, elbette o çocukların hepsi Allah yolunda cihâd ederlerdi” buyurdu..........
(Buhari, Kitâbu’l-Enbiyâ 97 C.7 S.3237 Ötüken 1987 )

85-.............. Bize Vuheyb, Eyûb’dan; o da Muhammed ibn Sirin’den; o da Ebû Hureyre (R)’den şöyle tahdis etti: Allah’ın Peygamberi Süleymân Aleyhisselâmın atmış tâne kadını kadını vardı. “Ben bir gecede kadınların üzerine dolaşırım da onlardan her bir kadın muhakkak Allah yolunda savaşacak birer süvari oğlan çocuğu doğurur” diye (İnşâallah demeden) yemin sözü söyledi. Hakikaten kadınları üzerine dolaştı. Fakat kadınlardan hiçbiri doğurmadı, yalnız bir kadın eksik doğumlu bir oğlan çocuğu doğurdu. Allah’ın Peygamberi Muhammed (S) : -”Eğer Süleymân Peygamber inşâallah diyerek yemininden bir istisna yapsaydı, kadınlardan her bir kadın muhakkak gebe kalır ve Allah yolunda savaşacak birer süvâri doğururdu” buyurdu. (Buhari, Kitâbu’t-Tevhit 95 C.16 S.7340 Ötüken 1989 ).

Görüldüğü gibi, Peygamberlere iftira ve saygısızlık kastıyla tahdis edilmiş olan bu rivayetler aynı zamanda çelişkilidir. Zira, iddia etmiş oldukları kadın sayıları ihtilaflıdır. Din yönünden Süleyman peygambere ağır sözler içermektedirler, öyle ki bir peygamber olmasına rağmen, Allah adına konuşup, İnşâallah dememekte direnen bir kimse seviyesine indirmektedirler. Bu ise bir peygamber hakkında sarf edilen çok ağır iftiradır. İnşâallahın kelime manası, Allah isterse demektir. Böyle bir şeyi red etmek, Allah istemezse de demek olur ki, bu ise Allah’a şirk koşmak demektir. Süleyman peygamber ise bir müşrik değildi, bu itibarla bu rivayetlerde bir uydurmadır.

86-........... Âise (R) şöyle demiştir: Fâtıma yürüyerek yönelip geldi. Fâtıma’nın yürüyüşü tıpkı Resûlullah’ın yürüyüşü gibidir. ............(Buhari, Kitâbu’l-Menâkıb 126 C.7 S.3393 Ötüken 1987 )

Bir bayanın erkekler gibi yürümesi övünülecek bir şey değildir. Rivayet aslı olmayan bir iftiradır. Hele, rivayeti Peygamber açısından rivayet etmeleri ise peygambere açıkça saldırıdır, zira erkeklerin bayanlar gibi yürümesi de İslam Dininde kabul edilemez.

87-................ Hz. İbrahim zalim birinin diyarına (Mısır’a) beraberinde Sâre de olduğu halde gelmişti, Sâre güzel bir kadındı. Sâre’ye: “Bu cebbâr herif, bilirse ki sen karımsın, senin için bana galebe çalar. Eğer sana soracak olursa, kız kardeşim olduğunu söyle! Çünkü sen, zaten İslâm yönünden kardeşimsin, din kardeşiyiz. Ben yeryüzünde senden ve benden başka bir Müslüman bilmiyorum” dedi.
Bunlar zâlim kralın memleketine gelince, adamlardan biri bunları gördü. Hemen gidip:
“Senin memleketine öyle güzel bir kadın girdi ki, sizden başkasının olması münasip değildir” dedi. Kral derhal adamlar gönderip, Sâre’yi  yanına getirtti. Hz. İbrahim namaza durdu. Sâre adamın yanına girince, kral (onu ayakta karşıladı, fakat) elini ona uzatamadı. Eli şiddetli şekilde tutuldu. Sâre’ye :“Elimi salması için Allah’a dua et! Sana zarar vermeyeceğim!” dedi. Sâre de dediğini yaptı. Ama kral tekrar Sâre’ye sataşmak istedi. Eli, öncekinden daha şiddetli tutulup kaldı. Sâre’ye aynı şekilde ricada bulundu. O da kabul etti. (Adam normal hale dönünce tekrar) sataşmak istedi. Eli önceki iki seferden daha şiddetli şekilde tutuldu. Sâre’ye yine:  “Allah’a dua et, elimi salsın sana zarar vermeyeceğim!” diye rica etti. Sâre dua etti, adamın elleri açıldı. Kral kadını getiren adamı çağırdı ve ona: “Sen bana insan değil bir şeytan getirmişsin. Bunu diyarımdan çıkar!” dedi. Sâre’ye, Hâcer’i bağış olarak verdi. “Sâra yürüyerek geldi. İbrahim onu görünce  “Nasılsın, ne haber?” dedi. Sâre: “Hayır var! Allah cebbârın elini tuttu (bana) bir hâdim verdi!” dedi.” .................. (K.S. 5212 C.15 S.6-7 Akçağ 1992 alıntısı, Buhari, Enbiyâ 9, Büyû’ 100, Hibe 36, Nikâh 6; Müslim, Fezâil 154, (2371); Ebû Dâvud, Talâk 16, (2212); Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3165).)

İddia ettiklerine göre, İbrahim peygamber neyle karşılaşacağını bile bile, kralı zalim olan bir memlekete gitmiş. Kendisinin de önceden tahmin ettiği gibi, karısı “Sâra” kral tarafından kendisinden istenmiş ve karısını krala teslim etmiştir. Canının kurtulmasına sebepte karısını kız kardeşi olarak tanıtması imiş. Güya da, İbrahim peygamber kendisinden ve karısından başka yer yüzünde bir Müslüman bilmiyormuş. Bu İbrahim peygamber gibi bir kimseye karşı hayasızca yapılmış bir iftira ve saygısızlıktır. O İbrahim peygamber ki, Allah rızası için bir kavmin karşısına tek başına dikildi. O’nu ateşe attıklarında dahi çekinmeyecek kadar cesur bir kimse idi. Nasıl gidip namusunu zalim bir krala teslim eder. Allah’ın arzı geniştir, madem ki durumu önceden biliyordu o zaman, zalim kralın memleketine uğramaz, başka bir yere giderdi. Deseler ki zaten hiçbir şey olmadı, ne mahzuru var ki? İslam'a göre durum hiçte öyle değil zira İslam da mümin kadınlara sataşma şiddetle yasaktır ve tesettür olayı vardır ve söyledikleri tesettüre aykırıdır. Öyle ya, kral ve adamları tesettüre rağmen Sâre’nin güzelliğini nasıl gördüler? Bu demek oluyor ki, iddialarına göre İbrahim peygamber ya karısını tesettürsüz gezdiriyordu yada tesettürünün açılmasına ve kendisine sataşılmasına aldırmıyordu. Ben İbrahim peygamberi böyle bir şeyden tenzih ederim. O İbrahim peygamber ki Allah O’nu dost edinmişti. Bu konuda Kur’an’dan mealen:

- Hangi insan, din yönünden, iyilik edici olarak yüzünü Allah’a teslim edip dosdoğru İbrahim’in dinine tabi olandan daha güzel olabilir? Allah, İbrahim’i dost edinmişti. 4/125

Diğer bir hususta, olayı uydurmak için sarf ettikleri, güya İbrahim peygamberin karısına: “Ben yeryüzünde senden ve benden başka bir Müslüman bilmiyorum.” ifadesi de, Kur’an’a uymayan ve yalancı olduklarını belgeleyen bir sözdür. Zira kendisine hicretten önce Lût peygamber iman etmişti. Şöyle ki, Kur’an’dan mealen:

- Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (kavmine) dedi ki: “Ben Rabb’ime hicret ediyorum; zira O, daima gâliptir; hikmet sâhibidir”. 29/26

Bu itibarla, İslam Dininde ki gerçeklere uymayan bu rivayetlerin aslı yoktur.

88-.............. (İbn ebi Leyle’den naklen, dedi ki:)..... Bize Ali şöyle tahdis etti: ................... Müteakiben biz yataklarımıza girmiş hâlde iken Peygamber bize geldi. Biz hemen yatağımızdan kalkmağa davrandık. Peygamber (S) :
- “Yerinizde durunuz!” buyurdu ve (ikimiz arasına oturdu) hattâ ben göğsümün üzerine dokunan iki ayağının serinliğini hissettim........
......... (Buhâri, Kitâbu’l-Humus 21 C.6 S.2899 Ötüken 1987 )

Bu konuda daha önce belirttiğim gibi, İslam’da yatak odalarına izinsiz girilemez. Bu itibarla, peygamberin, kızının ve damadının yatak odalarına izinsiz ve aniden girdiği yolundaki bu rivayet asılsız bir iftiradır. Hele, yatağa girip aralarına oturması olacak şey değildir.

89- Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz buyurdular ki: (Tahâret maksadıyla) taş kullanmak tektir. Şeytana atılan taş tektir. Safa ile Merve arasında say tektir. Öyle ise sizden biri (tahâret için) taş kullanacaksa bunu da tek kılsın.” (K.S. 1493 C.6 S.23 Akçağ 1989 alıntısı, Nesâi, Hacc 202, (5,254) )
 
Müslümanlarca tavaf edilen, Kabe tavafı ile Sefa ve Merve sa’yi’ni. Tuvalette temizlik için kullandıkları taş ile ve şeytana atılan taşla ilişkilendirmek ve birbirlerine emsal göstermek açık bir saygısızlıktır. Bu itibarla bu rivayette hakaret kastıyla uydurulmuş asılsız bir rivayettir.

90- Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mescide otururken, bir bedevi girip iki rekat namaz kıldı. Sonra da şöyle dua etmeye başladı: “Allah’ım bana da, Muhammed’e de rahmet et. Bizden başka kimseye rahmet etme!”
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm atılıp: “Geniş alanı daralttın!” dedi. Derken adam hemen kalkıp mescidin içine akıtmaya başladı. Halk ta hemencecik üzerine yürüdü. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları yasaklayıp: “Kolaylaştırıcılar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcılar olarak gönderilmediniz. Üzerine bir kova su dökün!” ferman buyurdular.” (K.S. 3509 C.10 S.340 Akçağ 1990 alıntısı, Buhari, Vudû 58; Ebû Dâvud, Tahâret 138, (380); Tirmizi, Tahâret 112, (147); Nesâi, Tahâret 45, (1,48,49, ) )

91- .... Abdullah b. Ömer (r.a.)’den, şöyle demiştir:
“Ben Resûlullah (s.a.) zamanında bekâr bir genç idim ve Mescid de gecelerdim. Köpekler mescide girerler çıkarlar, bevlederler, sahabiler de bundan dolayı hiçbir şey (su) dökmezlerdi.” (Ebû Dâvud K. Tahâre (1), Bâb 137 H.382 C.2 S.97 Şamil 1988, diğer tahdis edenler, Buhari, tabir 36, fedaili ashabın-Nebi 19; Müslim, fedaili’s-sahâbe 140 )

Peygamber mescidini, insanların ve köpeklerin tuvalet olarak kullandığını rivayet etmeleri, İslam dinine ve Müslümanlara duydukları kinin açık ifadesidir. İslam dininde, Allah’ı anma ile temizlik birlikte emredilmiştir. Bu konuda Kur’an’dan mealen:

Rahmân ve Rahim Allah’ın adıyla
 - Ey elbisesine bürünen, 74/1
 - Kalk, uyar. 74/2
 - Rabb’ini tekbir et(O’nun büyüklüğünü an), 74/3
 - Elbiseni temizle, 74/4
 - Pislikten kaçın. 74/5
 
İslam dininde iç ve dış temizliğe büyük önem verilmişken, bu tür aykırı rivayetler uydurmaları, Kur’an’a uymadığı gibi yaptıkları aynı zamanda hayasızlıktır.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
müslümanlar bir arada olmalı
 
Toptan Allah'ın dinine sarılmak budur. ayrı ayrı inançlarla bağımsız hareketlerle din olmaz.
İşiniz ve zamanınızı Allah'a adayın.
Nasıl?
 
Önce birbirimizi tanıyalım ve ne yapacağımızı öğrenelim. Sonrası kolay.
Allah yolu çizmiş zaten.
Ana Tema ne?
 
Malın ve canın Allahın bunu biliyorsun. Cennet karşılığında sattın sen onu... Şimdi malın canın ve kaybederim diye korktuğun eşin, işin, ticaretin, evin yurdun varsa sen uzak dur. Müslüman olunca sen de gel aramıza. Tek kural şu ki, adın kim olursa olsun müslüman ve kimle olursan ol müslümanlar toplumundansın. Cemaatin olamaz, örgütün olamaz.Tek başına karar veremez ve uygulayamazsın. Allahın dini için insan sözleri bağlayıcı değildir ve kur'an dışında kaynak olamaz.
Sonuç,
 
Bu site sadece müslümanlara açıktır ve adı müslüman olup kendi olmayanlarla bizim işimiz yok onlar da bizi rahatsız etmezlerse seviniriz...
 
Tam 42390 ziyaretçi (92658 klik) burdaydı!
kur'andan değerli okunacak ne var? O halde önce kur'an burada anlaşalım... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol